50 MW RÜZGAR ENERJİSİ KAPASİTESİ
GE Yenilenebilir Enerji (GE), Ankara merkezli rüzgar enerjisi yatırımcısı Türkerler Holding ile İzmir’de yer alan Tire Rüzgar Enerji Santrali’ne toplam 50 MW rüzgar enerjisi kapasitesi sağlanmasına ilişkin anlaşma imzaladığını duyurdu.
Bu kapsamda GE, Tire RES için dokuz (9) adet GE 3.2-103 ve on üç (13) adet GE 1.7-103 model rüzgar türbininin tedariğini ve kurulumunu sağlayacak.
Ayrıca 10 yıl boyunca ekipmanların bakımını da gerçekleştirecek.
Tire Rüzgar Enerji Santrali konusunda GE Türkiye ve Türkerler Holding arasındaki işbirliği, ülkemizin 2023 yılı için rüzgar enerjisi kurulu gücünün 20 GW’a erişmesi ve birincil enerji ihtiyacının yüzde 30’unun yenilenebilir kaynaklardan sağlanması olan yenilenebilir enerji hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak.
Türkerler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Türker işbirliğine yönelik değerlendirmede bulundu. Türker: “GE ile geçtiğimiz yıl Barbaros Rüzgar Enerji Santrali ve Kalfaköy projelerimizdeki işbirliğimizi, Ege bölgesindeki Tire Rüzgar Enerjisi Santralimiz için yaptığımız bu yeni anlaşma ile daha üst bir noktaya taşıdık. GE’nin türbinleri ile Türkerler Holding olarak rüzgar enerjisi üretimindeki kurulu gücümüz toplamda 72 MW’a ulaşacak. İşbirliğimiz ile Türkiye’ye daha fazla yenilenebilir enerji ile güç sağlamaktan gurur duyuyoruz” dedi.
GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, rüzgar enerjisi üretimine katkı sağlayacak projeler gerçekleştirirken aynı zamanda yerel üretim ve istihdama katkı da sağlamaktan da mutlu olduklarını ifade etti. Özsoy: “GE Türkiye olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji portföyünün gelişimine katkı sağlamaktan, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında rol oynamaktan gurur duyuyoruz.
Bizi gururlandıran bir diğer nokta ise, türbin kule ve kanat üretimini Türkiye’de gerçekleştirerek, Türkiye’de yerel üretim, inovasyon ve istihdamın gelişimine katkı sağlama taahhüdümüzü yerine getiriyor olmak. Türkerler Holding ile işbirliğimizle ülkemizin yenilenebilir enerji portföyünü ileriye taşımaktan ve ekonomiye katkı sağlamaktan dolayı mutluyuz ” dedi.
Tire Rüzgar Enerjisi Santrali, bölgedeki farklı rüzgar rejimlerine uyum sağlamak üzere GE teknolojilerinin bir kombinasyonunu kullanacak. GE’nin 85 metrelik kule yüksekliğine sahip 3.2-103 modeli Türkiye’nin orta ve yüksek rüzgar hızlarından faydalanırken, 80 metre kule yüksekliğindeki 1.7-103 modeli daha düşük rüzgar hızlarını destekleyecek.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB) Temmuz 2016 rüzgâr istatistik raporuna göre, Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü 5 bin 146 MW’a ulaşmış durumda. Rapora göre, işletmedeki RES’lerin en yoğun olduğu bölge ise Ege. Tüm Türkiye’deki kurulu gücün yüzde 37.5’i, Türkerler Holding’in GE türbinleri ile gücüne güç katacağı rüzgar santralinin de yer aldığı Ege bölgesinde bulunuyor.
MUCİT DANIŞMANLIK-
KUTLUKLAR DANIŞMANLIK
MUCİT ENERJİ’ den
YAKITSIZ ENERJİ ve
Selam ve Sevgiler Saygılar
MEHMET KUTLUK
0+554 412 53 57
mucit.enerji@outlook.com,
kutluklar-enerji@hotmail.com,
www.mucitenerji.com
www.satilik-enerjiler.com
AMASYA—TURKEY
Sayım Başladı
24 Ekim 2016 Pazartesi / 16:14 |
CIGRE Türkiye Ulusal Komitesinin geleneksel hale getirmeyi planladığı Güç Sistemleri Konferansı bu yıl 15-16 Kasım 2016 tarihlerinde Topkapı Mercure Otel – İstanbul’da düzenlenecek
CIGRE (Büyük Enerji Sistemleri Uluslararası Konseyi) dünyanın her yerinden uzmanların bilgilerini paylaştıkları, bugünün ve yarının elektrik enerjisi sistemlerini geliştirmek için güçlerini birleştirerek işbirliğini teşvik ettikleri 1921 yılında kurulmuş uluslararası bir sivil toplum kuruluşu. 2015 yıl sonu itibarı ile 90 ülkeden yaklaşık 1150 kurumsal ve 8500’ün üzerinde bireysel üyesi bulunuyor.
Ağustos 2014’te kurulan CIGRE Türkiye Ulusal Komitesi hem ülkemizi CIGRE’de temsil etmekte hem de CIGRE’nin ülkemizde tanıtımı amacı ile çalışmalar yürütmekte ve etkinlikler düzenlemekte. İlki geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Güç Sistemleri Konferansı da elektrik enerjisi sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getiren bu etkinliklerden biri.
TEIAŞ, EUAS, İstanbul Teknik Üniversitesi, TUBITAK-UME , EMSAD ve TESAB destekleri ile gerçekleştirilecek konferansta
– Akıllı Şebekeler,
– Depolama Sistemleri,
– Elektriksel Malzemeler,
– Güç Kalitesi,
– Yenilebilir Enerji Kaynakları Sistem Bağlantısı ve
– Yüksek Gerilim Tekniği
konuları işlenecek.
Elektrik güç sistemlerinin bugünü ve geleceğini irdeleyen bildiriler ile geniş bir yelpazede katılımcıların aydınlatılması hedeflenen Konferansa katılım ücretsiz olup, www.gsk2016.org web sayfasından kayıt yapılması gerekmektedir.
Enerjiyi kontrol eden dünyaya hükmediyor”
25 Ekim 2016 Salı / 17:18
Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu (UTES 2016), İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde başladı. Açılışta konuşan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, yenilenebilir enerji konusunda Türkiye’de tek tematik teknoparkın İTÜ’de olduğunu ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji hafızasının İTÜ’de oluştuğunu söyledi. Bu alanda yatırımlara devam edeceklerini belirten Prof. Dr. Karaca “Günümüzde enerjiyi kontrol eden dünyaya hükmediyor” dedi.
Türkiye’nin Tek Tematik Teknoparkı
İTÜ Rektörü Prof. Dr Mehmet Karaca ”Teknoparkımıza yoğun talep vardı, sadece 22 firmaya yer verebildik. Teknopark, nükleer teknoloji alanında çalışan firmalardan, güneş enerjisi alanında çalışan firmalara kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Enerji enstitümüz ile bu firmalar tamamen AR-GE yapıyor.
Örneğin enerji ile ilgili 3 bin dolarlık bir kumandayı 50 dolara imal etmeyi başardık. Devlet destekli bir projeydi, ciddi anlamda bir “know-how” oluştu” dedi
“Havacılık” ve “Yenilenebilir Enerji”de İTÜ lokomotif rol üstlendi
Prof Dr. Karaca İTÜ olarak 4 yıl önce dört tematik alanda ülkeye katkıda bulunma kararı aldıklarını ifade etti. “Enerji, malzeme, çevre – çevre teknolojileri ve havacılık” olarak belirlenen bu dört konuda havacılık alanında ciddi bir “know-how” oluştuğunu ve bu konudaki yatırımların geri dönüşünü ciddi biçimde aldıklarını ifade etti. Diğer iddialı oldukları konunun yenilenebilir enerji olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karaca “Bu alanda ilk tematik teknoparkı kurarak önemli bir adım attık. Yakın zamanda bunun da karşılığını göreceğimize inanıyorum. İTÜ olarak Türkiye’de bilim üreten ilk 5 üniversite arasındayız. Bunu sürdürmek için var gücümüzle çalışıyoruz” dedi.
Konuşmasında enerjiyi kontrol edenlerin dünyaya hükmettiğine vurgu yapan Prof. Dr. Karaca “Enerji ve su son dönemde en çok üzerinde durulan konular ve savaşların nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Hatta bugün Ortadoğu’nun şekillenmesinde en etkin iki konu su ve enerji. Bugün dünyada problemli olan bölgelere bakın, sorunların arka planında enerji var. Enerjiyi kontrol eden dünyaya hükmediyor.” dedi.
“Türkiye enerji konusunda her türlü teknolojiye sahip olmalı”
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Karaca “Teknoparkımızda 22 firma fosil yakıtlardan, yenilenebilir enerjiye kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Ürettiğimiz ‘know how’ı kullanarak ciddi yatırımlar yapan firmalarımız var. Elbette yenilenebilir enerjinin bir maliyeti var. Türkiye enerji konusunda her türlü teknolojiye sahip olmalı. Rekabet ettiğimiz ülkeler enerji yatırımları konusunda büyük ivme kazandı ve dünyaya teknoloji satıyorlar. Türkiye’nin de enerji alanında dışa bağımlılıktan kurtulması gerekiyor. Türkiye’de yüzde 5’in altında yenilenebilir enerji üretimi var. İTÜ’de ürettiğimiz know-how ile Türkiye’nin önünü açıyoruz. Bu alanda istihdamı artırmamız gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
“Yenilenebilir enerjinin mutfağı üniversitelerdir”
Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu, Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin, yenilenebilir enerji konusunun mutfağının akademik çalışmalar olduğunu vurguladığı konuşmasında, etkinlik için imkânlarını seferber eden İTÜ’ye teşekkür etti.
Prof. Dr. Şahin “Yenilenebilir enerji konusunda bugün 26 bin megavat (MW) kurulu güç var. 5200 megavat rüzgardan enerji üretiliyor. Dünya yenilenebilir enerji alanında çığır açtı. Darısı biokütle, güneş, dalga ve yer ısısı gibi alanlara. Henüz bu alanlarda yeterli yatırım yapılmadı” dedi.
“Konvansiyel enerji de yenilenebilir enerji de tek başına olmaz”
Konya Karapınar’da 1000 megavatlık yeni bir ihale gerçekleşeceği bilgisini paylaşan Şahin “Türkiye açısından bir çığır açacak. Gelişmeler heyecan verici. Yenilenebilir enerjinin Türkiye’nin enerji sorununa çare olacağını düşünmek de doğru yaklaşım olmaz. Fosil enerji kaynaklarını da sağlıklı kullanmak zorundayız. Konvansiyel enerjiyi destekleyenler, yenilenebilir enerjiyi yetersiz bulurken, yenilenebilir enerjiyi destekleyenler konvansiyeli kirli olarak nitelendiriyor. Biri olmadan diğeri olmaz. Enerji teknolojileri konusunda yüzde 100 dışa bağlıyız. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor ve bunun çözüm yeri de işin mutfağı üniversitelerdir” dedi
Sempozyum 3 gün dolu dolu geçecek
İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nde Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde 22-24 Ekim tarihleri arasında düzenlenen sempozyum 3 gün boyunca 3 farklı salonda gerçekleştirilecek. Sempozyum süresince 119 bildiri katılımcılarla paylaşılacak. Sempozyumun temel konuları arasında “Enerji ve Çevre, Rüzgar Enerjisi, Bioyakıtlar, Güneş Enerjisi, Jeotermal Enerji, İklim Değişikliği ve Enerji, Hidroelektrik, Güneş Enerjisi ve Enerji Verimliliği, Enerji Politikaları ve Ekonomisi gibi başlıklar var.
Uzay Teknolojileri, Gürültülü Rüzgar Türbinlerinin Yardımına Koştu
10 Tem 2015
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tam adı Kızıl ötesi uzay girişim ölçeri olup Darwin Mission adı ile bilinen uzay araştırmasından rüzgar türbinlerinin çalışması esnasında çıkardığı berbat gıcırdama gürültüsünü azaltmak için yardım aldı.
On yıl önce Nicolas Loix, Darwin projesi için bir donanım geliştirdi. Darwin, güneş sistemi dışındaki gezegenleri araştıracak bir teleskop geliştirmişti. Güneş sistemi dışındaki gezegenleri görebilmek güç bir işti. Çünkü yıldızlar çok parlaktı ve astronomların onları görebilmeleri için var olan belirtileri engelliyordu. Sorun, nano ölçeğinde kusursuz sıralanmış aynalar ile çözüldü. Bunların eni, saç telinden bin kat daha azdı. Sistem çok uzaktaki görüntüden yakalanabilen en küçük titreşim ile güneş sistemi dışındaki gezegenleri ortaya çıkarıyordu.
Loix işte bu noktada devreye girdi. Şirketi Micromega Dynamics anti-vibrasyon teknolojilerinde uzmandı. İstenmeyen titreşimler, tüm endüstriyel teknolojiler için sorun yaratır. Uzay araştırmasında da ihtiyaç; hiper-sıralı aynalardı. Loix, işbirliği yaptığı diğer şirketlerle birlikte, teleskop için çok özel bir aktuatör geliştirdi. Titreşimle mücadele ederek Darwin’in aynalarını stabilize etmek için yayların prensibinden yola çıkıldı. Ancak 2007’ye gelindiğinde ESA projeyi çok pahalı bularak onca yatırıma rağmen terk etti. Ama geçtiğimiz yıl Loix Almanya’da bir rüzgar türbini şirketi araştırmalara başladı. Ondan istenen türbin kanatlarının çıkardığı gürültünün azaltılmasıydı.Almanya’da rüzgar türbinleri ile ilgili yasal düzenleme çok sert: türbin sesi, 100 feet uzaklıktaki bir çim biçme makinası kadar olabilir, o da türbinin huzurevi gibi bir yapının yakınlarında olmaması koşulu ile. İnsanlarda türbinlerin sesinin ayarlanması konusunda fazlaca titizlik gösteriyor. Rüzgarlı havalarda türbin kanatları rüzgar enerjisini elektrik enerjisine döndürmek üzere dişlileri hızla döndürür. Fakat çarkın dişleri birbirine gürültü ile çarpar, titreşim ve istenmeyen bir ses oluşturur.
Problemin çözümü için şirket bir katı anti-titreşim teknolojisi geliştirdi. Bu Darwin’deki çalışmayı andırıyordu. Çalışma için gereken alt yapı da neredeyse hazırdı. Böylelikle belki de iki yıl sürecek bir çalışma birkaç haftada tamamlandı.
Multi-megawatt rüzgar türbinlerinin gürültü seviyesi bu kadar bir sürede iyileştirilebildi.
20 Bin Lira Bütçeyle Rüzgar Türbini Üretti
11 Eyl 2015
Adıyaman Üniversitesi’nde yerli malzemelerle geliştirilen rüzgar türbini ile 2 kilovat saatlik elektrik üretildi. Üniversitenin Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hacı Soğukpınar, tasarladığı 10 metre kule yüksekliğine, 5 metre kanat çapına sahip rüzgar türbinini Altınşehir Kampüsü’nde kurarak elektrik üretmeyi başardı.
Türbinin tanıtımı için düzenlenen programda konuşan Soğukpınar, türbinin parçalarını Adıyaman’da üretilen yerli malzemelerden sağladığını söyledi. Mütevazı bütçeyle rüzgar türbini yapılacağını göstermek için böyle bir projeye başladığını belirten Soğukpınar, “Yerli sanayinin imkanlarıyla alüminyum malzeme kullandık. Türbine, gerçek bir türbinde alması gereken tüm aksamları yerleştirdik” dedi.
‘Bu sistemle evlerin elektrikleri üretilebilir’
Türbinin üst kısmına öğrencilere eğitim vermek için platform kurduklarını ifade eden Hacı Soğukpınar, mühendis adayı öğrencilerin türbinin her parçasını rahatlıkla inceleyebileceğini kaydetti. Sistemin, rüzgarı daha çok olan bir bölgeye kurulması durumunda bir evin bütün elektrik ihtiyacını rahatlıkla karşılayabileceğini vurgulayan Soğukpınar, şunları kaydetti: “Adıyaman’ın dışından hiç bir yardım ve malzeme almadan kendi imkanlarımızla rüzgar türbinini yaptık. 20 bin liralık bütçemizle yapabileceğimiz en iyi malzemeleri kullanarak, rüzgar enerjisinden elektrik üretmeyi başardık. Özellikle rüzgar enerjisi bakımından iyi bir bölge olan Sincik ilçemizde bu türbinimizle rahatlıkla elektrik üretilebilir. Önümüzdeki dönemlerde hedefimiz daha büyük türbinler üretebilmek. Yüzde 100 yerli malzemeler ve imkanlar kullanılarak rüzgar türbini yaptığımız için çok mutluyuz.”
TÜREK 2016, rüzgâr enerjisi sektörünü bir araya getirecek
28 Eyl 2016
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) tarafından 2012’den beri yapılan Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi (TÜREK), bu yıl 5. defa düzenlenecek. 2-3 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek kongreye bu sene Ankara JW Marriot Otel ev sahipliği yapacak. Rüzgâr enerjisi sektörünün temsilcilerini bir araya getirecek olan TÜREK, rüzgâr enerjisi sektöründe tüm konuların ele alınacağı oturum ve panellere sahne olacak.
TÜREK, katılımcılarına başlıca şu fırsatları sağlıyor:
-Kamu, özel sektör ve akademik dünyanın bir araya geleceği bir platform
-Sektör temsilcileriyle bir araya gelme imkânı
-Yeni projeler için anlaşma zemini oluşturma fırsatı
-Rüzgâr enerjisiyle ilgili yenilikleri öğrenme şansı
-Basın ilişkilerini geliştirme fırsatı
Rüzgâr ve Güneş Enerjisi İlk Defa Kalkınma Planı’na Girdi
07 Eki 2016
Kalkınma Bakanlığı koordinasyonu ile hazırlanan 2017-2019 Orta Vadeli Program bakanlığın internet sitesinde yayınlandı.
Program Başbakan Binali Yıldırım tarafından 4 Ekim 2016, Salı günü Çankaya Köşkü’nde düzenlenen basın toplantısı ile duyurulmuştu.
Programda, son üç dönemdir olduğu gibi yeşil büyüme’nin destekleneceği ifadeleri aynen yer alırken, “rüzgâr”, “güneş” ve “elektrikli otomobil” kelimeleri ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma planlarında ilk defa yer aldı.
Programda rüzgâr, güneş ve hidroelektrik tesislerinde kullanılan makine ve teçhizatın yurt içinde üretilmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceği belirtildi.
Elektrikli otomobil imalatı konularında da Ar-Ge ve yatırım teşvik sistemi güçlendirilerek yurt içi üretim kapasitesinin artırılacağı hedefinin belirlendiği de programda yer aldı.
Bununla birlikte programa göre gelecek 2 yılda geri dönüşüm/geri kazanım yapılabilecek atıkların ekonomiye kazandırılması sağlanması hedeflenecek ve vergi politikası enerji verimliliğinin artırılması konusunda etkin bir araç olarak kullanılacak.
Uzay Ajansı kuruluyor
Programda dikkat çekici bir diğer hedef ise ulusal Uzay Ajansı’nın kurulacak olması oldu.
Programda göre ajansın kurulması ile uzay ve havacılık teknolojilerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi ile bu alanda ulusal kapasitenin artırılması hedefleniyor.
Bu hedef doğrultusunda uzay çalışmalarına yönelik teknolojik ürün yatırımları, prototip geliştirme süreçleri ve kümelenme çalışmaları kamu desteklerinde öncelikli alanlardan olacak.
Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştıma Bakanı olduğu 2013 yılında katıldığı 11. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Şurası Kapanış Töreni’nde yaptığı konuşmada uzayda güneş panelleri ile elektrik üretip, bu elektriği radyo frekans dalgalarıyla yeryüzüne ulaştıracak bir projeyi yeryüzüne ulaştıracak bir projeyi geliştirmeyi hedeflediklerini söylemişti.
Yenilenebilir Enerjide “Sınır” Yok
06 Kas 2015
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, bakanlık olarak yenilenebilir enerjiden maksimum düzeyde yararlanmak istediklerini belirterek, “Orada kendimize bir sınır çizmedik ama hedeflerimiz var. 10 sene önce 40 megavat olan rüzgar, şu an 4 bin megavata çıktı. 2023’te de 20 bin megavata çıkacak” dedi.
Alaboyun, Türkiye’nin enerji politikalarına ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu. Yenilenebilir enerji denilince iki faktörün öne çıktığını belirten Alaboyun, bunların rüzgar ve güneş olduğuna işaret etti.
Alaboyun, bir yıl içerisinde 8 bin 760 saat enerji temin etmenin gerekliliğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Güneşten elde ettiğimiz enerji bin 800 saat. Rüzgardan elde ettiğimiz 2 bin 400 saat. Geri kalan enerji açığını da bir şekilde kapatmamız lazım. Bunu da ancak; nükleer enerji, kömür ve doğalgaz santralleri ve devrede 4 bin 800 saat çalışma kapasitesi olan hidroelektrik santrallerle kapatacağız. Bakanlık olarak yenilenebilir enerjiden maksimum düzeyde yararlanmak istiyoruz. Orada kendimize bir sınır çizmedik ama hedeflerimiz var. 10 sene önce 40 megavat olan rüzgar, şu an 4 bin megavata çıktı. 2023’te de 20 bin megavata çıkacak.”
“Kömürümüzü Daha Çok Kullanmak İstiyoruz”
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesini gelecek yıllarda 5 katına çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren Alaboyun, güneş enerjisinden daha fazla yararlanmak istediklerini aktardı.
Alaboyun, Karapınar’ı “Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi” ilan ettiklerini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Orada 3 bin megavat enerji üretimi kapasitesi var. Bu, iki tane Keban Barajı’na eşittir ama bu kapasite bir yıl içinde sadece bin 800 saat… Keban, 4 bin 800 saat. Bunların bilinmesinde fayda var. Bütün enerjimizi güneşten üretecekmiş gibi düşünüyoruz. Güneş olduğu sürece enerji elde edebiliriz. Karapınar’da 1,8 milyar ton kömür rezervimiz var. Açık işletmeyle 5 bin megavatlık bir santral kuracağız. Bunlar 4 veya 5 tane, ayrı ayrı kuracağız. Şu anda onun planlaması yapılıyor. Kömürümüzü daha çok kullanmak istiyoruz.”
Doğalgazda yurtdışına çok bağımlı olunduğunu ifade eden Alaboyun, şunları kaydetti:
“Özellikle doğalgaz ve ithal kömürde bağımlılığımız toplam enerjide yüzde 72’leri buluyor. Bunu aşağı çekmek istiyoruz. Son aylarda ürettiğimiz enerjinin yüzde 48’ini doğalgaza bağlı termik santrallerden elde ediyoruz. Neredeyse yarı yarıya. Bu gazı Rusya’dan ve İran’dan alıyoruz. Dökme gazı Nijerya, Katar veya başka ülkelerden alıyoruz. Bunu ortadan kaldırmak değil ama enerji çeşitliliğinde farklı alanlara yönelmemiz lazım. Bu da doğalgaz, kömür, nükleer, hidroelektrik ve yenilenebilir enerjiyle olmalı.”
Yenilenebilir Enerjide Yeni Dönem: Seyyar Rüzgar Türbini
07 Eki 2015
Yenilenebilir enerji kullanımı popülerleşmeye devam ederken birçok insan için hâlâ ulaşılabilir değil. Özellikle rüzgâr enerjisini kullanmak, yüksek maliyetleri bir yana, dev rüzgâr türbinlerini koyacak araziniz yoksa çok daha zor.
ABD Minnesota tabanlı bir şirket olan Janulus bu durumu yeni ürünleri olan seyyar rüzgâr türbini ile değiştirecek gibi. Hareket hâlindeyken aracınızı durdurup, seyyar rüzgâr türbininizi açıp, elektrik ihtiyacınızı giderebileceksiniz ya da doğanın içindeyken çantanızdan çıkarttığınız cihazla elektronik eşyalarınızı şarj edebileceksiniz.
Kelime anlamı Hristiyanlıktaki kutsal teslis; üçleme mânâsına gelse de adını üç ayaklı ve üç bıçaklı şeklinden dolayı aldığı ifade edilen Trinity doğa severler, gezginler ve bağımsızlığını sevenler için kutsal bir anlam da ifade edecek gibi görünüyor.
Trinity günümüzdeki elektrikli arabalarla aynı lityum iyon pilleri kulanıyor. Ürün dört ayrı boyda farklı enerji ihtiyaçlarına göre tasarlanmış: 50, 400, 1,000, 2,500 watt’lık modelleri mevcut. Sırt çantanızda taşıyabildiğiniz en küçük boyu, akıllı cep telefonunuzu 3-4 kere şarj edebiliyor.
En büyük modeli ise ev ihtiyaçları için hatta elektrikli araba şarjı için kullanılabiliyor. Bu boy cihaz duvar için prize de sahip, üretilen elektrik evin ya da karavanın elektrik şebekesine dahil edilebiliyor. Kapasitelerinden bağımsız olarak, her boy oldukça taşınabilir yapıya sahip. En büyük model, araba bagajına sığabilecek şekilde katlanabiliyor.
Bu ürün yüksek teknoloji özelliklerine de sahip: Mobil cihazlar için hazırlanmış bir uygulama sayesinde cihazları açıp kapatmak, ne kadar enerji ürettiğini gösteren istatistikleri takip etmek mümkün. Program aynı zamanda ayar önerileri de sunmakta, bu sayede rüzgârın durumuna göre cihazı ayarlamak mümkün.
Trinity kişisel elektrik santralininin özelliklerini özetleyecek olursak;
Monte etmesi kolay,
Pilleri elektrikli araba piliyle aynı; güvenilir ve dayanıklı,
2,500 Watt’a kadar yüksek verimli elektrik üretebiliyor ve 2 m/s kadar düşük hızlı rüzgârda bile elektrik üretebiliyor,
50Watt’lık ilk 50 ürün 369 dolar gibi mâkul bir fiyatla satılıyor,
Hafif ve taşınabilir ürün 650 gr’dan başlıyor. En büyük boyu 19 kg,
En güçlü modeli ev için elektrik üretebiliyor ve depolayabiliyor,
Mobil cihazlar üzerinden kumanda etmek mümkün.
Trinity 22 Eylül’de internetin popüler destek toplama sitesi Kickstarter’da ikinci kampanyasını başlattı ve bu kampanyasının ilk gününde oldukça ilgi çekti. 50 bin dolar toplama hedefiyle yola çıkan ürün, ilk gününde 42 bin dolar toplama başarısı gösterdi. Kampanyanın bitmesine hâlâ bir aya yakın bir süre var ve her geçen gün toplanan miktar katlanıyor. İlk versiyonları satılan bu ürünün, önünde kuyruklar oluşacak gibi. Hafif, güvenilir ve temiz enerjiyi seyyar şekilde sağlayan bu devrimsel ürün Trinity, gelecek vadediyor.
İzmir’e Rüzgar Türbini Yapılacak
06 Kas 2015
İzmir Serbest Bölge yapılacak kompozit rüzgar türbini 3 faz şeklinde planlandı. Rüzgar türbinlerine kanat üreten TPI Kompozit Scottsdale firmasının İzmir’de kompozit rüzgar türbini yatırımı yapacağı bildirildi.
Ekonomi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Serbest Bölgeler, Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü girişimleriyle Amerika merkezli TPI firmasının, İzmir Serbest Bölge’de 33 bin metrekarelik alanda kompozit rüzgar türbini yatırımı yapacağı belirtildi. Fabrikanın temeli Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımıyla atılacak.
Rüzgar kanadı ve diğer kompozit yapı ürünlerinin dünya çapında tedarikçisi olan ve 2 binden fazla çalışanı bulunan firma, Türkiye’nin yanı sıra Amerika, Meksika ve Çin’de üretim gerçekleştiriyor. Deniz ve kara transferine elverişli olması nedeniyle İzmir’i yatırım yeri olarak tercih eden TPI, hedef pazar olarak Türkiye’nin dışında Güney Avrupa, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika’yı belirledi. Üç faz olarak planlanan yatırımın 2016’da 105 milyon dolar olması öngörülüyor.
Yatırımın tamamlanmasıyla toplam bin 450 kişinin istihdam edilmesi ve 120 milyon dolar ihracat hacmine ulaşılması bekleniyor.
Kocaeli Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği – Fotovoltaik Elektrik Üretimi ve Enerji Depolama Çalışmaları
27 Haz 2015
Prof. Dr. Engin Özdemir
Kocaeli Üniversitesi
Teknoloji Fakültesi
Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü
Kocaeli Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm’ünde güneş enerjisi ve enerji depolama alanında TÜBİTAK desteği ile yürütülmekte olan “Fotovoltaik kaynaktan beslenen 3-fazlı 4-telli akıllı mikro şebeke yapısının batarya ve ultrakapasitörden oluşan hibrit enerji depolama sistemi ile geliştirilmesi” başlıklı 113E143 numaralı bir projemiz bulunmaktadır.
Bu proje, akıllı şebeke kapsamında birçok bileşeni bir arada ele alan bir çalışma oluşturmaktadır. Proje kapsamında 5 kWp fotovoltaik (FV) güneş enerji sistemi fakülte çatısına kurulmuş ve deneysel çalışmalar dışında üretilen enerji fakülte içerisinde kullanılmakta ve uzaktan izleme sistemi ile kurulumdan bu yana tüm güç üretim verileri internet üzerinden izlenebilmektedir
Deneysel çalışmalar için gerektiğinde FV sistem mevcut eviriciden ayrılarak proje test düzeneğine bağlanabilmektedir.
Fotovoltaik elektrik üretim sistemi enerji izleme arayüzü.
Fotovoltaik elektrik üretim sistemi enerji izleme arayüzü.
5,1kW FV panel kurulumu ve şebeke bağlantılı evirici
Proje kapsamında ilk aşamada FV sistemin şebeke bağlantısını sağlayan 3 fazlı, 4 telli bir evirici geliştirilmiştir. Bu eviricinin özelliği çift yönlü enerji akışı sağlayabilmesi ve akıllı bir enerji yönetim algoritması ile işletilebilmesidir. Bu şekilde FV güç, enerji depolama biriminin şarj durumu, yüklenme durumu ve şebeke verileri gibi sistem bileşenleri sürekli izlenmekte ve ihtiyaca ve duruma uygun çeşitli senaryolarla optimum işletme sağlanmaktadır.
Proje Genel Topolojisi
Daha sonra sisteme enerji depolama entegrasyonu sağlayacak ve çift yönlü enerji akışına uygun DC-DC dönüştürücü tasarlanarak sisteme enerji depolama birimi bağlanmıştır. Burada kullanılan enerji depolama biriminin özelliği batarya ve ultrakapasitörden oluşan hibrit bir enerji depolama sistemi olmasıdır. Sistemin mikro şebeke olarak ele alınmasının sebebi herhangi bir sebeple şebeke bağlantısı kesildiğinde sistemin ada modunda yükleri belirli bir süre beslemeye devam etmesidir. Bu kapsamda yük yönetim işlevleri ve ada modu algılama ve işletme yöntemleri incelenmektedir.
Kocaeli Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümünde, TÜBİTAK desteği ile yürütülmekte olan bu projede, 6 kişilik ekip aktif olarak görev üstlenmiş durumdadır. Proje yürütücüsü Prof. Dr. Engin Özdemir, Araştırmacı Doç. Dr. Şule Özdemir, Proje Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Uçar, Proje Bursiyerleri Araştırma Görevlisi doktora öğrencisi Koray Erhan, doktora öğrencisi Ahmet Aktaş ve yüksek lisans öğrencisi İsmail Murat KOÇ proje ekibini oluşturmaktadır. Ayrıca, doktora öğrencisi Adem Çalıker ve yüksek lisans öğrenci Yağmur Kırçiçek, TÜBİTAK öncelikli alanlar programı kapsamında bursiyer olarak çalışmalarıyla projeye destek sağlamaktadır.
Deneysel çalışmalar için faydalandığımız ekipmanlar ise fotovoltaik simülatör, güç kaynakları, osilaskop, güç analizörü ve multimetre, matlab, dSpace, programlanabilir yük grubu, farklı tipte batarya gruplarından (VRLA, LiFePO4) oluşmaktadır.
Sanayi İşbirliği
Şu anda Gebze Teknoparkta yer alan Mavisis A.Ş. adlı yerli solar evirici üreticisi firmaya danışmanlık desteği verilmektedir. Mavisis firmasının, “DGES Depolamalı Güneş Elektriği Santrali Teknolojisi Geliştirme Projesi” adlı TÜBİTAK-TEYDEP 1511 Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Programı Projesi kapsamında yürütülen çalışmalara, yüksek lisans öğrencisi Yağmur Kırçiçek batarya modelleme, doktora öğrencisi Adem Çalıker ise batarya yönetim sistemi geliştirilmesi konusunda katkı sağlamaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye enerji kaynakları bakımından dışa bağlı bir durumda ve ithalatının büyük bölümünü enerji ithalatı oluşturmaktadır. Bu bakımdan yenilenebilir enerji kaynaklarının en yüksek oranda en hızlı şekilde yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Bu kapsamda bizim yürüttüğümüz enerji depolama sistemlerinin geliştirilmesi konusunun da yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanımına katkı sağlamasını hedefliyoruz. Bu süreçte, ülkemizdeki yerli üreticilerin ve ar-ge çalışmalarının desteklenmesi, üniversite sanayi işbirliklerinin güçlendirilmesi ile yerli ürünlerin hem ulusal hem de uluslararası pazarda yerini alması mümkün olacaktır.
Kocaeli Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümü olarak akademisyen veya piyasada çalışan bu konularda yüksek lisans ve doktora çalışmaları planlayan araştırmacıları üniversitemize bekliyoruz. Teknolojik gelişimde yerli üretimin payının artırılabilmesi için sanayicilerimize ve girişimcilerimize buradaki kadromuz ve altyapımızla Ar-Ge desteği sağlamaya hazırız.
Güneş Enerjisi Santrallerinde Panel Kirliliği ve Panel Temizliği
02 Şub 2015
- Nuri Bozkurt
ON Ticaret
Saf Su ile Cephe Yıkama Sistemleri Güneş Enerjisi Santrallerinin (GES) ekonomik ömürleri 25 yılın üzerinde kabul edilmekte ve yapılan finansal analizlerde bu süre göz önünde bulundurulmaktadır. 25 yıl boyunca enerji üretecek bir sistemin güç verimliliğindeki çok küçük değişimlerin katlanmış olarak yıllar içindeki etkisi önemli seviyelere çıkmaktadır.
GES verimliliğini üretilen enerjideki kayıplar belirler. GES kayıpları çevresel koşullardan tasarıma, kullanılan malzemeden işçiliğe, panel yüzey kirliliğinden tozlanmaya kadar birçok faktöre bağlıdır ve hem yatırımcılar, hem de uygulamacılar tarafından iyi analiz edilmelidir.
Güneş panelleri, barındırdığı silikon hücreler sayesinde üzerine düşen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine çeviren modüler yapılardır. Fotovoltaik prensibine göre çalışan güneş panellerinin üzerine güneş ışığı düştüğünde panel uçlarında doğru akım üretilir. Her bir güneş panelinin değeri, kullanımı sırasında ürettiği güç tarafından belirlenir. Monokristal, Polikristal ya da Amorf yapıda olabilen güneş panellerinin verimleri % 5 ile % 20 arasında değişmekte olup, en yüksek verime sahip olan türü Monokristaldir. Paneller, ortam koşullarının elverişli ve yüzeyinin temiz olması durumunda nominal güçlerini üretebilirler.
Bu verimlilik oranı zamanla panellerin üzerinde toz, kir, polen, kuş dışkısı ve çeşitli partiküllerin birikip yapışmasıyla azalır. Kirli ve tozlu bir ortamda kurulan ve sürekli açık alanda kalan güneş panellerinde bu gibi sebeplerden ötürü güç yeteneğini % 30’a kadar azaltabilir. Ticari deterjanlar ve çeşitli kimyasal temizleyicilerle panelleri temizlemek zaman alıcı, pahalı, çevre ve personel için tehlikeli hatta panellerin yapısına önemli ölçüde zararlar verebilir. Özellikle büyük güneş tarlaları için oldukça zor ve tehlikelidir.
İdeal güneş panelleri maksimum verimlilik için düzenli aralıklarla Ultra De İyonize Saf Su ile yıkanarak temizlenmeli ve bakımı yapılmalıdır. Fotovoltaik sistemlerde amaç verimliliği maksimum tutup, bakımın ve maliyetin en aza indirilmesidir.
Fotovoltaik paneller ve parabolik güneş kollektörleri açık havada pek çok kirletici etkiye maruz kalmaktadır
- Şebeke – kuyu ve taşıma su ile yanlış temizleme sonucu oluşan kireç ve izleri
- Bitişik ağaçların yaprakları, tohumları, iğneleri, reçineleri ve organik salgıları
- Meteorolojik toz taşınımları, kuru ve yaş toz çökmeleri
- Polen ve çiçek tozlarının panel üzerine yapışması
- Endüstriyel hava kirliliği sonucu is ve kurum
- Isıtma-soğutma ve iklimlendirme sonucu çıkan is ve kurum
- Stabilize yolların tozu ve egzoz gazı, demiryolu hatlarının etkisi
- Tarımsal ilaçlama tozları
- Yüksek nem ve yüksek sıcaklık sonucu oluşan kirler
- Börtü böcek ve kalıntıları
- Kuş pislikleri (Hücrelerin aşırı ısınmalarına neden olur)
- Deniz kenarlarında, tarım arazilerinde ve hayvan kümeslerine yakın yerlerde tuz ve amonyak izleri (Besi ve tavuk çiftlikleri)
- Uygun olmayan ekipman ve personel ile yapılan temizlik sonucu oluşan kırılma, mikro çatlama ve kimyasal kullanımı sonucu korozyon
Fotovoltaik güneş panelleri niçin Ultra De İyonize Saf Su ile temizlenmelidir?
- De İyonize Saf Su bütün minarelerinden arındırılmış TDS değeri (Total Dissolved Solids yani Toplam Çözünmüş Katı Madde Miktarı) sıfır olan saf sudur.
- De İyonize Saf Su ile temizlenen bir yüzeyde hiç bir tortu ve izi kalmaz.
- Kireç gibi diğer mineral izleri kalmadığı için hücreler güneş ışığını iyi emerler.
- De İyonize Saf Su iletkenliği azaltılmış sudur. Dolayısıyla yüksek voltaja kapılma riski temizlik esnasında azdır.
- De İyonize Saf Su çok iyi bir temizlik maddesidir. Panellere yapışmış kirleri deterjan ve kimyasal kullanmadan kolaylıkla çıkarır.
- Deterjan ve kimyasal kullanılmadığı için paneller daha uzun süre temiz kalır.
- Havada uçuşan toz, toprak ve polenler, panele yapışacak zemin bulamazlar.
- De İyonize Saf Su ile yıkanan bir yüzeyi kurulamaya ve silmeye ihtiyaç yoktur.
- De İyonize Saf Su besleyici su olmadığından, yıkanan panellerin altında bitki ve ot yetişmez. Su besleyici bir su olmadığı için bitki yaşayamaz ve panellere gölge edemezler.
- De İyonize Saf Su çevreyi kirletmez ve doğaya zarar vermez.
- De İyonize Saf Su ile yıkanan bütün yüzeyler korozyona uğramaz ve uzun yıllar ilk gün ki kadar yeni ve gösterişli kalırlar.
- De İyonize Saf Su ile yıkanan bir PV panel kirli bir PV panele göre % 30 daha verimli bir güç üretir.
- Dünyada da güneş enerji santralleri Ultra De İyonize Saf Su ile temizlenmektedir.
Ultra De İyonize Saf Su nedir?
Demineralizasyon’un (De İyonizasyon) anlamı su içerisindeki minerallerin yani katyon ve anyon iyonlarının giderilmesi işlemidir. Demineralize su ya da diğer adı ile de iyonize su; derece yüksek kalitede bir sudur. Fiziksel bir işlem ile elde edilir ama bu suyu üretmek için demineralizasyon tesisi ya da De İyonizasyon tesisinde uzmanlık gerektiren ekipmanlarla üretilmesi gerekir.
Ham su içerisindeki iyon miktarı suyun yükü olarak tanımlanır. Gelen ham su, içerisinde reçine dolgusu bulunan iyon değiştiricilerden geçer. Ham su katyonik yüklerini (Ca, Mg….Na) katyon değiştirici reçinelere bağlı (H) iyonu ile daha sonrada anyonik yüklerini (Cl,SO4,HCO3..SiO2 )anyon değiştirici reçinelere bağlı (OH) iyonu ile değiştirirler. Böylece istenilen oranda demineralize edilerek (iyonlarından ayrılarak) sistemden çıkarlar. Bu iyon yüklerini alan reçineler bir süre sonra doygunluk noktasına ulaşırlar yani tükenirler. Tükenen reçinelerin yeniden tazelenmesi (tuttukları iyonlardan temizlenmesi) işlemine ise “rejenerasyon” denir.
Nerelerde kullanılır?
Otoklav ve laboratuvar testleri gibi laboratuvar uygulamalarında, otomobil soğutma sistemlerinde, ‘kurşun-asit’ tipi araç akülerinde, lazer kesim cihazlarında, buharlı ütüler de, akvaryumlarda, nemlendiricilerde, bazı yangın söndürme ekipmanlarında,
kozmetikte (ürünün içindekiler kısmında ‘aqua’ ile kastedilen genellikle demineralize sudur), uçak motoru soğutma sistemlerinde, uçak, araç, pencere ve fotovoltaik panel yıkama sistemlerinde kullanılır.
Saf suyun elde edilmesinde kullanılan yöntemlerine göre birbirinden farklı saf sular çeşitlilik gösterir. Distile su (distilasyon işlemi ile elde edilir), aktif karbon filitrasyonu, ileri oksidasyon sistemi, ters ozmoz gibi. Laboratuvar işlerinde ve ameliyatlarda yararlanılan her türlü aygıt ve gereçleri mikropsuzlaştırmak için kullanılır.
Güneş panelleri temizlenirken nelere dikkat edilmelidir?
- Temizlik ve bakım yapılırken yüksek gerilime dikkat edilmelidir.
- De İyonize Saf Su ve karbon fiber uzatma borularının iletkenliği çok azdır, daha verimli temizlik yapılmasını sağlar.
- Endüstriyel çatılarda bulunan santrallerin temizliği yapılırken yüksekten düşme riskine karşı uzatma boruları kullanılarak en uçtaki PV panelleri de kolaylıkla temizlik yapılmalıdır.
- PV paneller temizlenirken üzerine basılmamalı ve yürünmemelidir.
- Üzerine basılan panellerde gözle görülmeyen mikro çatlaklar oluşmaktadır.
- Oluşan bu çatlaklara giren yağmur veya temizlik suyu santrale ciddi zararlar verebilir. Oluşan bu mikro çatlakları termal kamera ile görmek mümkündür.
- Kuyu veya taşıma suyla yapılacak temizlik santralin korozyona uğramasına ve ömrünün kısalmasına neden olacaktır.
- GES’ler her mevsim başlangıcında De İyonize Saf Su ve uygun malzeme ile temizlenmelidir.
- Paneller solar fırçaları ile temizlenmelidir. Temizlik ve bakım aynı zamanda yapılmalıdır.
- Aralıklı verilecek temizlik hizmet sürelerini kaçırmamak, zamanında verilmesine dikkat etmek gerekir.
MUCİT DANIŞMANLIK-
KUTLUKLAR DANIŞMANLIK
MUCİT ENERJİ’ den
YAKITSIZ ENERJİ ve
MEHMET KUTLUK
0+554 412 53 57
mucit.enerji@outlook.com,
kutluklar-enerji@hotmail.com,
www.mucitenerji.com
www.satilik-enerjiler.com
AMASYA—TURKEY
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE MİLLİ PROJE: GÜNRÜZ
05 Oca 2016
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komite Üyesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Aras, geliştirdiği yeni milli proje ile enerjide dışa bağımlılığı sona erdirmeyi hedefledi.
Prof. Dr. Haydar Aras, elektrik üretiminde doğalgazı değil, yerli enerji kaynakları; güneş ve rüzgarı kullanarak, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Eti Makina tarafından maddi olarak desteklenen Helisel Güneş ve Rüzgar Türbin Tasarımı adlı Santez Projesi’ni (GÜNRÜZ) geliştirdi. Projenin nasıl ve neden başladığını açıklayan Prof. Dr. Aras, “Fosil yakıtların çevreye olumsuz etkileri ve maliyetlerinin artması buna paralel olarak elektrik kullanım bedelinin yüksek olması da göz önüne alındığında: yenilenebilir enerji kaynakları yönünden son derece elverişli olan ülkemizde, bu kaynakları kullanarak enerji üretimine yöneltecek bir ekipmanın tasarımının ve bunun verimliliğinin araştırılması amacı gibi gerekçelerle projeye başladık” dedi.
Projenin amacını da açıklayan Aras, “Gerçekleştirilen proje ile üniversite-sanayi işbirliğinin kurumsallaştırılması ve üniversitede yapılan bilimsel çalışmaların ticarileştirilmesi, ülkemize katma değer sağlayacak, uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek seviyede yeni bir ürünün geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi amaçlandı” diye belirtti.
Hem Güneşten Hem Rüzgardan Enerji
Tamamlanan projede geliştirilen dikey rüzgar türbini ile aynı anda hem güneşten hem de rüzgarın enerjisinden yararlanıldığını belirten Prof. Dr. Haydar Aras, literatür araştırmalarında bu yapıdaki bir hibrit sisteme ait herhangi bir çalışmaya rastlanmadığını, bu nedenle de yapılan çalışmanın ülkenin enerjide dışa bağımlılığını azaltabilmek için bir alternatif olduğuna dikkat çekti. Prof.Dr.Aras, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Eti Makine tarafından desteklenen projenin, tasarımı ve imalatı yapılan sistemin dikey bir rüzgar türbini üzerine entegre edilen esnek potovoltaik panellerden oluştuğunu ifade etti.
Yerel Kullanımda Avantajlı
Projenin Ar-Ge yönü hakkında da bilgi veren Aras, projenin hangi aşamalardan geçtiğini ise şöyle özetledi: “Henüz literatür araştırmalarında üzerinde bilimsel çalışma yapılmamış bu fikrin, rüzgâr enerjisiyle birleştirilmesi çalışması projenin Ar-Ge içeriğini oluşturmaktadır. Bu şekilde çalışabilen hibrit sistem kurulumu ve kullanımı kolay. Sistemin özellikle dar alanlarda diğerlerine göre büyük üstünlük sağlıyor. Bunun yanında mevcut hibrit sistemler sabit olmasına karşın, bizim geliştirdiğimiz sistemin taşınabilir olması, yerel kullanım için avantaj sağlamaktadır.”
Enerjide Dışa Bağimlılık Nasıl Önlenir?
Doğalgazdan elektrik üretimi durdurulmazsa ve bu devlet politikası haline getirilmezse enerjide dışa bağımlılığın artarak devam edeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Aras, “İthal ettiğimiz gazın yaklaşık yüzde 48’ini çevrim santrallerinde kullandık. Kombine çevrim santrallerinde doğal gazdan elektrik üretimi, devlet politikası olarak eğer sonlandırılabilirse ve yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üreten sistemlerin yerli imalatını da arttırılabilirsek ki; bu konuda yeterli insan gücüne ve sermaye birikimine sahibiz işte o zaman enerjide dışa bağımlılığımız azalacaktır. Elbette bunun için iyi bir planlama ve politika oluşturmamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Seyyar ve Portatif
Geliştirilen bu sistemin günlük hayatta çok kolay kullanılabileceğini ifade eden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Aras, “Sistem seyyar ve portatif olduğu için çok dar bir alanda kullanılabilir her yere taşınabilir, kırsal bölgelere götürülebilir” dedi.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Helisel Güneş ve Rüzgar Türbin Tasarımı Santez Projesi’nde enerji veriminin arttırılmasını hedeflediklerini ve bunu başardıklarını belirten Prof. Dr. Aras, hem rüzgar hem de güneşten aynı anda elektrik üreten bir sistem geliştirdiklerini kaydetti.
Yenilenebilir enerji kaynakları üretme konusunda çalışmaların artarak devam edeceğini sözlerine ekleyen Aras, bu alanda çalışanlara başarılar diledi.
Kaynak: www.milliyet.com.tr
İETT’den Rüzgâr Enerjisine Bir Adım Daha
16 Mar 2016
Beylikdüzü Metrobüs Park Sahası’nda rüzgar türbini kurulumu gerçekleştiren İETT, yenilenebilir enerji yatırımlarına bir yenisini daha ekledi. İETT’nin Kartal Peron Alanı’na tesis ettiği ‘’rüzgar türbini’’ yılda yıl da yaklaşık 6 bin 250 kWh elektrik üretimi sağlayacak.
Yenilenebilir enerji tesislerinin ilkini Beylikdüzü’nde kuran İETT, bu tesislerin sayısını arttırarak Kartal Peron alanına da rüzgar türbini kurdu. Kartal Peron Alanı’na yerleştirilen 2,4 kW’lık rüzgar türbini şebeke elektriğinden bağımsız şekilde çalışarak peron alanında yer alan İşletme binasına elektrik sağlayacak. Yılda yaklaşık 6 bin 250 kWh elektrik üretimi yapması öngörülen sistem önümüzdeki günlerde 6 kW’lık güneş panelleri ile desteklenecek.
Hedef: İklim değişikliği ile mücadele
İstanbullulara 145 yıldır hizmet veren İETT, ekonomi, ekoloji, enerji ve etkinliğini kapsayan prensiple yola çıkarak, 2023 vizyonu için maliyetlerin etkinliği ve mali kaynakların verimli kullanılmasına zemin hazırlayacak projelere imza atmaya devam ediyor. Ülkedeki diğer kamu kurumlarına da örnek olabilecek bu proje ile iklim değişikliği ile mücadele hedefleniyor.
“Hava kalitesine yaklaşık 250 ağaçlık katkı”
Yıllık enerji üretim miktarına göre sistem yılda yaklaşık 3 bin kilogram karbondioksit gazı salınımını engelleyecek ve yaklaşık 250 ağacın sağlayacağı katkıyı sağlayacak.
İETT bir ilki gerçekleştirmişti
İETT, Beylikdüzü Metrobüs Park Sahası’nda rüzgar enerjisinden elektrik üreten ilk rüzgar türbinini kurulumunu gerçekleştirmişti. Şebeke elektriğinden bağımsız şekilde çalışan ve Beylikdüzü Metrobüs İşletme binasına elektrik sağlayacak sistem yılda yaklaşık 17 bin kWh üretim yapması öngörülmüştü.
General Electric ve Dost Enerji, Bergama’dan Türkiye’ye Yerli Katkılı Rüzgar Türbinleri İle Enerji Verecek
06 Haz 2016
General Electric (GE), Dost Enerji’nin İzmir’in Bergama ilçesinin yakınında kurulan 70 MW kurulu güce sahip BERGRES’e rüzgar türbini tedarik edecek. Aralık ayında imzalanan anlaşma kapsamında, kule ve kanatları Türkiye’de üretilecek olan GE’nin 22 akıllı türbini ile Dost Enerji’nin 115 megavat (MW) gücündeki toplam kapasitesi 185 MW’a çıkarılacak.
Akıllı türbinlerin kule ve kanatları Türkiye’de üretilecek
Türkiye’nin 2023 yılına kadar rüzgar enerjisi alanında 20 gigavatlık (GW) toplam kapasiteye ulaşmak ve birincil enerjinin yüzde 30’unun yenilenebilir kaynaklardan elde etmek yönündeki hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunacak anlaşma kapsamındaki türbinlerin kule ve kanatları Türkiye’de üretilecek ve bu sayede İzmir’deki üretim tesislerinde istihdam yaratılmaya devam edilecek.
Dost Enerji yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Akpınar, “BERGRES Rüzgar Enerji Santrali Projesi için enerji üretimindeki deneyimli ve akıllı rüzgar türbin teknolojisine sahip GE ile ilk işbirliğimizi gerçekleştiriyoruz. GE’nin akıllı türbinleri daha verimli sonuçlar almamızı sağlayacak ve BERGRES projesi ile üreteceğimiz 70MW elektrik ile yılda 145.000 ton karbondioksit salınımını engelleyeceğiz. Bu projede birlikte yol alıyor olmaktan ve ülkemizin enerji hedeflerine katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.
GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, “GE olarak ülkemizin rüzgar enerjisi kaynağının en verimli şekilde kullanılmasını destekliyor ve bu alanda yenilikçi ve verimlilik odaklı teknolojiler geliştiriyoruz. Dost Enerji ile işbirliğimiz kapsamında bu teknolojileri Türkiye’de geliştirmekten, rüzgar türbin komponentlerini ülkemizde üretmekten ve yerel üretime katkı sağlamaktan ayrıca gurur duyuyoruz. İşbirliğimizin güçlenerek devam etmesini diliyoruz” dedi.
Yerli üretim kanatlar Bergama rüzgarını verimli enerjiye dönüştürecek
Bergama Rüzgar Santrali’nde kullanılacak 21 adet GE3.2-103 ve 1 adet GE2.75-103 rüzgar türbini,akıllı teknolojileri ile her saniye on binlerce veriyi analiz ederek akıcı ve öngörülebilir şekilde güçüretecek. GE 2,5-2,85 MW filosunun güçlü performansını temel alan ve orta ile yüksek rüzgar hızına sahip sahalar için tasarlanan bu türbinler, 70 ile 98 metre arasında değişen kanat göbek yüksekliğinin sağladığı esneklikle tepe yüksekliğinin sınırlandırıldığı sahalarda yüzde 5’lik üretim artışı sağlıyor.
Dost Enerji ile yapılan anlaşma kapsamında; kurulum ve devreye alma hizmetlerini sunacak olan GE, 5 yıl boyunca servis ve bakım çalışmalarını da gerçekleştirecek. Ocak 2017’de kurulumun başlayacağı tesis Mayıs 2017’de de ticari operasyona başlayacak.
GE, Dünyanın En Büyük Enerji Gemileri İçin Güç Transformatörleri Üretiyor
05 Eyl 2016
General Electric (GE), Karadeniz Enerji Grubu şirketlerinden Karpowership’in, 486 MW’lık gücüyle dünyanın en büyük enerji gemisini de içeren dört yeni enerji gemisi için 16 adet transformatör üreteceğini duyurdu. Karpowership, Enerji Gemisi olarak adlandırılan yüzen enerji santralleri konseptini geliştiren ve uygulayan dünyadaki ilk firma. Artan enerji taleplerinin karşılanmasına yardım eden yüzen enerji santralleri, elektrik ihtiyacı olan ülkelerde rıhtıma demirliyor ve yerleşik yüksek voltajlı transformatörlerinden hemen elektrik şebekesine bağlantı sağlayarak kısa vadeli elektrik ihtiyacını anında karşılıyor.
Geçtiğimiz yıl da enerji gemilerine transformatör üretimi için Karpowership ile sözleşme imzalayan GE, bu sözleşme kapsamında ürettiği yaklaşık 1.5 GW kurulu güce sahip 16 transformatörün teslimatını bu yıl tamamlamıştı. Yeni üretilecek olanlarla birlikte GE transformatörleri toplamda 2, 5 GW kurulu güce sahip santrallerin elektrik şebekesine bağlantısını sağlayacak.
GE transformatörleri 17 milyon hanenin 1 yıllık enerji ihtiyacını iletecek
Bugüne kadar tamamlanmış ve yapılmakta olan yeni enerji gemileri ile birlikte Karpowership enerji gemi (Powership) filosunun toplam kurulu gücü 4 GW’ı aşacak. Deniz üzerinde elektrik üreten santraller, elektrik ihtiyacı olan ve talep eden ülkelerin limanlarına demir atacak. Gidilen ülkeye, GE’nin transformatörleri ile gigawattlarca elektrik aktarımı saatler içinde tamamlanabilecek. GE’nin yeni güç transformatörleri yaklaşık 17 milyon hanenin 1 yıllık elektrik ihtiyacının iletimini sağlayacak.
Transformatörler GE’nin Gebze’deki Güç Transformatörleri fabrikasında enerji gemisi projesi için özel olarak dizayn edilerek üretilecek. -20 ile 50 derece arasında farklı iklim koşullarında çalışabilecek transformatörler nem ve tuzdan etkilenmemesi için özel bir boyayla kaplanacak. Deniz dalgalanmalarına adapte olabilmesi için mekanik bağlantıları güçlendirilecek transformatörler, kademe değiştiricileri sayesinde yüzer trafo merkezinin, şebeke altyapısıyla uyumlu doğru yüksek gerilim kaynağı sunmasını sağlayacak. Özel “under cover” bağlantılar kullanılarak hem 121 kV hem de 154 kV şebekelerine uyumlu çalışabilecek transformatörlerin bu yapıları sayesinde yüzer santralin bir enerji üretim kaynağı olarak şehir şebekelerine elektrik sağlamasında önemli katkısı olacak.
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Karpowership Yönetim Kurulu Başkanı Osman M. Karadeniz, “Dünyanın elektrik ihtiyacı her geçen gün artarken üretilen elektriğin iletimi ve hızı da daha önemli bir hale geliyor. Karpowership olarak bu vizyon doğrultusunda hayata geçirdiğimiz dünyanın ilk enerji gemileri ile deniz üzerinde ürettiğimiz elektriği ihtiyaç duyan ülkelere ulaştırıyoruz. Bu başarıda, her ülkedeki akımın değişkenliğine göre elektrik iletimi yapacak şekilde özel tasarlanmış transformatörleri üreten General Electric’in önemli bir payı var. Powership’lerimizin ürettiği gigawattlarca elektriğin iletiminde GE ile işbirliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.
Konu hakkında görüşlerini dile getiren GE Türkiye Başkan ve CEO’su Canan Özsoy, “Karpowership ile imzaladığımız bu sözleşme, GE olarak Türkiye’deki taahhüdlerimiz doğrultusunda; yerel istihdama, inovasyon ve üretime desteğimizin, ülke ekonomimize sağladığımız katkının ve yerel işbirliklerini güçlendirme konusundaki çabamızın bir yansıması niteliğinde. Transformatörleri kendi alanında dünyanın en gelişmiş tesislerinden olan ve aynı zamanda üretiminin yüzde 85’ini ihraç ederek ülke ekonomimize katkı sağlayan Gebze güç transformatörleri fabrikamızda üretmekten gurur duyuyoruz” dedi. Ülkelerin kısa vadeli elektrik taleplerinin hızlıca ve fiyat avantajıyla karşılanmasına yardımcı olma olanağının daha fazla insana sürdürülebilir ve güvenilir elektrik sağlamak için önemli bir adım olduğunu vurgulayan Özsoy, GE olarak enerji gemi alanında dünya lideri olan Karpowership ile yeni bir projede çalışmaktan çok memnun olduklarını ifade etti.
Sözleşme kapsamında GE, 100 ve 200 MVA güç transformatörlerinin üretim ve teslimatını gerçekleştirerek devreye alma, saha testleri ve yedek parça temini çalışmalarını yürütecek. Transformatörlerin teslimatının 2016 sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.
Alstom, Karadeniz Powership Osman Khan Santrali’nin trafolarını tedarik edecek
07 Ara 2015
Alstom, Karadeniz Powership Osman Khan (KPS12) santralinin güç transformatörlerini tedarik etmek için Karadeniz Enerji Grubu ile sözleşme imzaladı. Karadeniz Powership Osman Khan Santrali, 486 MW’lık gücüyle dünyanın en büyük yüzer enerji santrali olacak. Transformatörlerin teslimatının 2016 başında tamamlanması planlanıyor.
Sözleşme kapsamında Alstom; 200 MVA güç transformatörlerinin üretim ve teslimatını gerçekleştirerek devreye alma, saha testleri ve yedek parça temini çalışmalarını yürütecek. Transformatörlerin üretimi, Alstom Grid’in dünyanın en modern güç transformatörleri fabrikalarından biri olan Gebze’deki tesislerinde üretilecek.
Konu hakkında görüşlerini dile getiren Alstom Grid Güç Transformatörleri Ticari Direktörü Tunç Tezel, “Alstom olarak yüzer santral alanında dünya lideri olan Karadeniz Enerji ile bu projede çalışmaktan çok memnunuz. Bu sözleşme Alstom transformatörlerinin kalite ve yüksek performansını ve bu alandaki teknik uzmanlığını yansıtıyor. Ülkelerin kısa vadeli enerji taleplerinin hızlıca ve fiyat avantajıyla karşılanmasına yardımcı olma olanağı daha fazla insana sürdürülebilir ve güvenilir elektrik sağlamak için önemli bir adım” dedi.
Karadeniz Enerji Grubu (Karpowership), “Powership” enerji gemisi tasarım ve üretimine 2007 yılında başladı ve 2010 yılında dünyanın ilk yüzen enerji gemisi filosunu oluşturdu.
Büyük gemiler üzerine inşa edilen bu yüzen enerji santralleri, “Power of Friendship – Dostluk Enerjisi” projesi adı altında imzalanan ticari anlaşmalar kapsamında ülkelere elektrik sağlıyor. İhtiyacı olan ülkelere hızlı bir şekilde konuşlandırılan yüzen santraller rıhtıma demirleyerek hemen elektrik şebekesine bağlantı sağlıyor ve esnekliği ve elverişliliği ile kısa vadeli enerji sorunlarını anında çözüyor.
Enerji gemi filosunu genişletmeye devam eden Grup; 9 enerji gemisi ile 1500 MW olan kurulu gücünü 2017 yılı sonunda 5 bin MW’a çıkarmayı hedefliyor.
GE, Alstom’un Enerji ve Şebeke Çözümleri İş Alanlarının Satın Alma Sürecini Tamamladı
10 Kas 2015
General Electric (GE), Alstom’un enerji ve şebeke çözümleri işletmelerini satın alma sürecini tamamladığını bugün duyurdu. Satın alma işlemi, anlaşmaya dair düzenleyici makam onayları AB, ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve Brezilya’yı da kapsayan 20’den fazla ülke ve bölgede alındıktan sonra tamamlandı. Bu aynı zamanda, GE’nin şimdiye kadar gerçekleştirdiği en büyük endüstriyel devralma işlemi oldu.
GE, Alstom’un enerji ve şebeke çözümleri iş alanlarını 12.35 milyar Euro’ya satın almak üzere Alstom’la 2014 yılında anlaşmaya varmıştı. Haziran 2014’te duyurulan iş ortaklıkları (yenilenebilir enerji, şebeke çözümleri ve nükleer enerji) ile ilgili yapılan düzenlemeler, anlaşma yapısındaki değişiklikler, hukuki çözümlerle ilgili fiyat ayarlamaları, kapanış itibariyle net nakit ve döviz kurlarının yaratacağı etkilerle birlikte, satım bedeli 9.7 milyar Euro (yaklaşık 10.6 milyar dolar) olarak gerçekleşti. Bu rakam Ekim ayındaki yaklaşık 0.06 milyar Euro’luk işletme sermayesi kullanımını da içeriyor. GE, bu anlaşmanın 2016’da hisse başına 0.05-0.08 dolar, 2018’de de hisse başına 0.15-0.20 dolar kazandırmasını bekliyor. GE beş yıl içinde giderlerde 3 milyar dolarlık bir düşüş ve yüksek miktarda iş getirileri hedefliyor. GE’nin Nisan 2014’te açıkladığı toplam ekonomik ve stratejik rasyoneller aynı kaldı.
GE Başkan ve CEO’su Jeff Immelt, “Alstom enerji ve şebeke çözümleri iş alanlarının satın alımı, GE’nin geçirdiği dönüşümde önemli bir adım. Alstom’un bütünleyici teknolojisi, küresel kapasitesi, kurulu gücü ve yetenekli iş gücü, endüstriyel büyümemizi daha da ileri götürecek. Yeni işlere açığız ve müşterilerimiz için enerji sektöründeki en kapsamlı teknoloji tekliflerinden birini vermeye hazırız” dedi.
GE ve Alstom kombinasyonundan müşteriler, aşağıdaki mevcut projeler başta olmak üzere çok kısa sürede önemli faydalar elde edecek.
- PSEG Sewaren (New Jersey Kombine Çevrim Santrali): GE 7HA gaz türbini + Alstom ısı geri kazanımlı buhar jeneratörü (HRSG)
- Punjab Pakistan Bhikki (Pakistan Kombine Çevrim Santrali): iki GE 9HA gaz türbini + Alstom buhar türbini
- Exelon Elektrik Santrali (Texas enerji projeleri): dört GE /HA gaz türbini + dört Alstom HRSG’si
- Chempark (Leverkusen, Almanya birleşik ısı ve enerji projesi): GE 9HA gaz türbini.
Yukarıdakilere ilaveten GE ile Alstom, iki GE 7HA gaz türbini, iki Alstom HRSG’si ve bir Alstom buhar jeneratörünün kullanılacağı Asya’daki bir kombine çevrim santrali projesinin öncelikli teklif sahibidir. Ayrıca Alstom, Birleşik Krallık’taki iki nükleer reaktörle ilgili Arabella buhar türbinlerinin; Orta Doğu’daki bir temiz kömür projesinde buhar kazanları, buhar türbinleri ve jeneratörlerinin öncelikli teklif sahibi olup Champa-Kurukshetra projesi içinse Hindistan’ın ilk 800 kV Yüksek Gerilim Doğru Akım (HVDC) güç transformatörünü başarıyla teslim etmiştir.
GE, bugün ayrıca bünyesindeki tren sinyalizasyon iş alanını Alstom’a yaklaşık 800 milyon dolar karşılığında sattığını açıkladı.
GE daha yalın ve odaklanmış bir firma haline gelme stratejisini uygulamayı sürdürüyor. Alstom’un satın alınmasına ve Synchrony Financial’ın yeniden yapılandırılması sürecinin başlatılmasına ek olarak; GE Capital piyasadan çıkış stratejisi 126 milyar dolarlık imzalanmış elden çıkarma işlemleriyle planlanandan hızlı gelişiyor. GE Digital’deki yeni oluşum sayesinde müşterilere en iyi endüstriyel çözümleri ve yazılımları sağlamak üzere firma dahilindeki tüm dijital kapasite bütünleştiriliyor ve GE bu sayede pazardaki kazancını artırarak güçlü finansal sonuçlar elde ediyor.
Satın alınma süreci ile ilgili 3 Aralık 2015’te yatırımcıları bilgilendirmek üzere bir duyuru yapılacaktır. Lütfen www.ge.com/investor adresini ziyaret ediniz. Satın alma işlemi hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.ge-alstom.com sitesine bakabilirsiniz.
Tübitak, Dünyanın Sayılı En Gelişmiş “ Karbon 14 Laboratuvarı ”nı Hizmete Aldı
Tübitak, Dünyanın Sayılı En Gelişmiş “ Karbon 14 Laboratuvarı ”nı Hizmete Aldı
04/11/2016
Tübitak, Dünyanın Sayılı En Gelişmiş “ Karbon 14 Laboratuvarı ”nı Hizmete Aldı. Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde, Ortadoğu ve Balkanların en gelişmiş “Karbon 14 Laboratuvarı” faaliyete geçti.
Türkiye’nin en büyük araştırma merkezlerinden TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’ne bağlı Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde, Ortadoğu ve Balkanların en gelişmiş “Karbon 14 Laboratuvarı” faaliyete geçti. Laboratuvarda ilk olarak Hatay Aççana Höyük’ten alınan 4.000 yıllık bir çitlembik tohumu ile bir zeytin çekirdeğinin gerçek yaş tayini yapıldı.
Başta arkeolojik kazılar olmak üzere yaş tayini konusunda pek çok alana hizmet verecek olan tesis hakkında bilgi veren Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdullah Karaman;
Karbon 14 yöntemi ile organik kalıntıların tarihlendirilmesi ve yaş tayini alanlarında 50.000 yıl geriye gidilebildiğini söyledi.
Karaman; “ Karbon 14 yöntemi analitik kimya ve fizik bilimlerine dayansa da uygulama alanları sınır tanımıyor. Örneğin, geçmişte bir fay hattında hangi aralıklarla deprem meydana geldiğini ya da eski bir eserin yaşını tayin edebilir ya da karbon elementini iz olarak kullanarak ilaçların vücudumuzdaki seyrini takip edebiliriz. Arkeoloji alanında son yılların en büyük keşfi olan Göbeklitepe, Çatalhöyük ve diğer Anadolu yerleşimlerinin tarihlendirilme çalışmaları hep Karbon 14 yöntemiyle yapıldı. İstanbul’daki metro çalışmalarında ortaya çıkan Yenikapı’daki kalıntılar, Tarihi Yarımada’nın yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8.500 yıl geriye taşıdı. Aynı şekilde, Ölü Deniz Parşomenleri ya da Torino kefeni gibi uluslararası alanda yankı bulan konuları aydınlatma da Karbon 14 ile tarihlendirmeye başvuruldu” şeklinde konuştu
Karbon 14 Laboratuvarının ülkemiz için önemi hakkında bilgi veren TÜBİTAK MAM İş Geliştirme Yöneticisi Nuh Yılmaz ise bu teknolojinin dünyada yalnızca 19 ülkede aktif olarak hizmet verdiğini ve Türkiye gibi tarih öncesi ve sonrası birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve ender jeolojik ve tektonik bir coğrafyada yer alan bir ülke için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.
Tesisin Balkanlar ve Ortadoğu’da alanındaki en gelişmiş laboratuvar olması nedeniyle yalnızca ülkemize değil tüm bölgeye hizmet vereceğini belirten Yılmaz, TÜBİTAK MAM bu laboratuvar ile çok yüksek meblağlara yurtdışında yaptırılan yaş tayini testlerini çok daha ucuza ve daha süratli bir şekilde gerçekleştirme olanağına kavuştu dedi. Belli bir sıra dahilinde numune kabullerine başlanan laboratuvar için arkeolojik kazı ekipleri ve müze müdürlükleriyle görüşmelere başlandı.
Bu teknolojinin ülkemizde kurulum aşaması nasıl gelişti?
Karbon 14 yöntemi, Hızlandırılmış Kütle Spektroskopisi (AMS) teknolojisine dayanıyor. AMS ile atomları düz bir çizgide 20 metrelik bir hat üzerinde seyahat ettiriyor. Temel mantığı, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısında kullanılan teknolojiyle benzer. Atomik boyutta çalışıldığı için laboratuvarın kurulumu büyük bir titizlik ile gerçekleştirildi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde kurulan Karbon 14 Laboratuvarımızın kurulum aşamasında, tersine beyin göçü ile ülkemize Japonya ve Amerika’da çalışmalar yapmış bir ekip yer alıyor.
Ülkemizin Temiz ve Yenilenebilir Enerji Stratejisi UTES 2016’da Tartışıldı
04/11/2016
Ülkemizin Temiz ve Yenilenebilir Enerji Stratejisi UTES 2016’da Tartışıldı. Küresel ısınma kaynaklı iklim değişiklikleri, artan dünya nüfusuyla orantılı aşırı enerji tüketimi ve fosil yakıtlara olan enerji bağımlılığı nedeniyle, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının önemi her geçen gün biraz daha artıyor. Bu doğrultuda, Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz enerji stratejisinin nasıl olması gerektiği, başta üniversitemiz olmak üzere akademik dünyanın bu hedefe ulaşmada oynayabileceği roller ve alternatif enerji kaynakları konusunda gelişmiş ülkelerin çözüm arayışları, 10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu’nda (UTES 2016) ele alındı.
24-26 Ekim tarihlerinde, Ayazağa Yerleşkemizde düzenlenen sempozyum, birçok bilim insanını, konuyla ilgili çalışmalar yapan öğrencileri, kamu ve özel sektör temsilcilerini buluşturdu.
Temiz ve yenilenebilir enerji, enerji-çevre ilişkisi, enerji ekonomisi ve politikaları gibi konuların masaya yatırıldığı etkinlikte; rüzgâr, güneş, hidroelektrik, jeotermal, biokütle ve hidrojen konularını içeren 119 bildiri uzmanlar tarafından katılımcılara sunuldu ve görüş alışverişi için tartışmaya açıldı.
Sempozyumun en dikkat çeken konularından biri de enerji politikaları kapsamında ülkemizde yeni uygulanmaya başlayan “sürekli yaz saati uygulaması” oldu. Üniversitemiz tarafından hazırlanan ve bu uygulamanın temelini oluşturan projenin ayrıntıları oturuma katılanlarla paylaşıldı. Panelde; projenin hazırlık sürecinde yapılan; elektrik, meteoroloji, ekonomi, sosyoloji ve psikoloji araştırmaları anlatıldı.
UTES 2016’nın sonucunda; ülkemizin geleceği için yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların artırılması ve bunun önündeki engellerin kaldırılması, yenilenebilir enerji teknolojilerindeki dışa bağımlılığın üniversite – sanayi iş birliği yoluyla azaltılması, biokütle ve jeotermal enerji yatırımlarında hedef büyütülmesi ve uygulamaların artırılmasının gerekliliği üzerinde fikir birliği sağlandı.
Sempozyumun sonunda gerçekleştirilen “Uluslararası Atmosfer ve Çevre Yarışması” kapsamında bir etkinlik de gerçekleştirildi. Bu yıl “Yeşil Kampüs” temasıyla düzenlenen yarışmada birinciliği İstanbul Teknik Üniversitesi ile Kocaeli Üniversitesi öğrencileri paylaştı.
Kaynak : İTÜ
Bilim İnsanları Karbon Nanotüpler ile Benzersiz Polimerik Membranlar Oluşturmaya Çalışıyor
01/11/2016
Bilim İnsanları Karbon Nanotüpler ile Benzersiz Polimerik Membranlar Oluşturmaya Çalışıyor. Son yıllarda, temel ve uygulamalı çalışmalarda çok sayıda polimerik malzemelerin özelliklerine değinen çalışma yapılmıştır. Nanopartiküller ile etkileşimler, polimerler yapılarını transforme edibilir, bu durum malzemelerin fiziksel özellikleri önemli bir değişikliğe yol açar. Örneğin, bir molekül difüzyon parametreleri değişebilir. Bu tür malzemeler gaz ve sıvıların ayrılması için membran teknolojilerinin modernizasyonu için umut verici olarak kabul edilebilmektedir.
Rusya’daki Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi ( MEPhI ) ve Topchiev Enstitüsü Petrokimya Sentezi bölümünde araştırmacılar, karbon nanotüplerin katılması yoluyla yeni tür polimer modifikasyonu yöntemleri geliştirdiler.
Doktor A.M.Grekhov. Polimerlerin içindeki karbon nanotüplü yapının şekillendirme koşulları için gerekli parametreleri tanımlamayı başardık, böylece hangi gazların ve sıvıların membran geçirgenliğine sahip olduğu konusunda fikir sahibiyiz” diyor.
MEPhI’de geliştirilen program paketi ile , sistem modelleme yapar ve nanotüplerin hangi tip polimerler ile kümeleşeceğini ve membranların geometrik özelliklerini hesaplar.
Poli (vinil trimetilsilan), içine CNT kütlelerinden yüzde 1 ilave edildikten sonra bu tür malzemelerin geçirgenliği,
nitrojen için 5 kez, oksijen için 2, metan için 4 ve propan için 15 kez artmıştır. Bu tür malzemeler ile, doğal gaz saflaştırması, havadaki CO2 emisyonlarının azaltımı ve organik karışımların nanofiltrasyon da dahil olmak üzere birçok uygulama alanı oluşturulabilir.
Kaynak : phys
Bilim Dalları » Bilim İnsanları, Elektrokimyasal Reaksiyon Gözlemlemeyi Başardı
Bilim İnsanları, Elektrokimyasal Reaksiyon Gözlemlemeyi Başardı
04/10/2016
Bilim İnsanları, Elektrokimyasal Reaksiyon Gözlemlemeyi Başardı. Bilim adamları, daha önce hiç görülmemiş bir kimyasal reaksiyonu incelemek için tipik X ışınlarını kullandı. Berkeley Ulusal Laboratuvarı araştırmacıları “Sinkrotron” hızlandırıcısı kullanarak duyarlı X-ışınları elde ettiler. Elde edilen ışın Yüksek (sert) ve Düşük (yumuşak) X-ışınları arasında bir enerji aralığına sahip radyasyon türü oldu.
Çalışmada Altın Elektrotlu sistemde Katı / sıvı ara yüzeyi ( çift tabakalı yapı) boyunca su ve piridin moleküllerinin potansiyel dağılımını ( elektrokimyasal ) ölçtüler.
Münih Teknik Üniversitesinden Hubert Gasteiger: “Hiç kimse daha önce bu şekilde elektrokimyasal olarak çift tabakalı bir reaksiyon, “kabaca 10-nanometre” bölgesine bakamamıştı. Çift katmanlı modelleri doğrulamak için bu çalışma, bence endüstriyel alanda birçok elektrokimyasal sistemler için bize fikir verecek.
“Bu yeni analiz yöntemi, benzer şekilde meydana gelen biyolojik reaksiyonlar için, pil performansı ve korozyonları hakkında bizi daha fazla bilgi sağlayabilir” diyor.
Makale Nature Communications yayınladı.
İngiltere Kozmetik ve Temizlik Ürünlerdeki Plastik Mikroboncukları Yasaklıyor
07/09/2016
İngiltere Kozmetik ve Temizlik Ürünlerdeki Plastik Mikroboncukları Yasaklıyor. İngiliz hükümeti 2017 yılı sonuna kadar Plastik Mikroboncukların üretimi ve kullanılmasını kademeli olarak kaldıracak. Plastik küçük parçalar genellikle vücut peelingleri, diş macunu ve diğer ev ürünleri bulunmaktadır ve çevreye zarar verdikleri düşünülmektedir. Çevreciler binalarımızdan, okyanuslara ve potansiyel gıda zincirine kadar bu plastiklerin yayıldıklarını savunmakta.
Kozmetik şirketleri 2020 yılına kadar mikro-kullanımını aşamalı olarak azaltacaklarını gönüllü olarak taahhüt etmişlerdi. Ürünlerde Mikroboncukların isimleri polietilen, polipropilen ve poli metil metakrilat şeklinde yer alır, yada kısaltmaları PET, PTFE ve PMMA gibi.
“Beat the Microbead“ isimli web sitesi plastik içermeyen ürünlerin listesini ülke ülke yayınlamakta, aynı zamanda akıllı telefon kamera ile barkodu tarayarak ürünleri ücretsiz şekilde kontrol edebileceğiz mobil uygulamasıda mevcut.
Birçok kozmetik markaların web sitelerinde mikroplastikler hakkında bilgiler vardır. Neutrogena ve Clean & Clear ve Johnson & Johnson 2017 yılı sonuna kadar mikroplastikleri aşamalı olarak kaldırılmasına dair söz verdi.
İngiltere Çevre Denetim Komitesi, geçen ay hükümete tek bir duş almamız ile okyanus giren 100.000 plastik parçacık olabileceğini ve en kısa sürede çevreyi korumak için adım atılması gerektiğini söyledi.
Bayan Leadsom şunları söyledi: “Çoğu insanın kullandığı bu ürünlerin, çevreye geri dönüşümsüz hasara neden olan ve deniz canlılarının sindirilemeyen plastik parçaları yüzünden zehirlenmesini bilmek dehşet verici”.
Plymouth Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Profesör Richard Thompson, hükümetin kararını memnuniyetle karşıladı. “Mikroboncuklar her yıl tek başına İngiltere’de 680 tondan fazla kullanılmakta. Plajlarımızdaki plastik torbalardan bunları ayırt etmememiz gerekmekte.
Çevre komitenin raporunda; yaban hayatına bulaşan plastikler potansiyel gıda zincirine kolaylıkla geçebiliyor, mikroplastik kirliliği plastik büyük parçalara göre çevreye daha zararlı olabilir. Bir örnek olarak, altı istiridyeli bir tabak, 50’ye yakın plastik tanecikler içerebilir diyor.
280’den fazla deniz türünde mikroplastik bulunmuştur, ancak komite ekolojik risk hakkında büyük bir belirsizlik olduğu için plastik kirliliği hakkında çok daha fazla araştırmanın gerekli olduğunu söylüyor.
ABD geçtiğimiz günlerde küresel artan bir baskı ile, kozmetikte kullanılan mikroboncukların yasak olacağını açıklayan ilk ülke oldu. Avrupa Komisyonu da, şu anda üye devletler ile bir dizi görüşmelerin ardından, AB genelinde kozmetik ürünlerindeki mikroplastiklerin yasaklaması konusunda çalışıyor.
Kimyahaberleri ekibi olarak bir çok defa Microboncuklar üzerine haber yayınladık. Ülkemizdeki Kozmetik ve Temizlik ürünlerinde’de sıkca kullanlan plastik microboncukların yasaklanması için takipçi olacağız.
Tübitak Şeker ve Kalp Hastalığı Riskini Azaltan Yeni Bir Gıda Katkı Maddesi Üretti
30/10/2016
Tübitak Şeker ve Kalp Hastalığı Riskini Azaltan Yeni Bir Gıda Katkı Maddesi Üretti. TÜBİTAK MAM Gıda Enstitüsü’nde buğday, mısır ve patates nişastasından yüzde 90.5 oranında enzime dirençli nişasta üretimi gerçekleştirildi
Bu sayede katkı maddesi olarak kullanıldığı gıdaların enerjisini ve glisemik indeksini azaltan dirençli nişastanın üretimde kullanılmaya başlamasıyla obezite, kalp ve şeker hastalıklarıyla mücadelede önemli bir adım atılmış olacak.
Konu ile ilgili bilgi veren TÜBİTAK MAM İş Geliştirme Yöneticisi Nuh Yılmaz, şeker ve kalp hastalığına bağlı sağlık sorunlarından şikayetçi insan sayısının dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de tehlikeli bir şekilde artmaya devam ettiğini ve Türkiye’de 20 ve 79 yaş aralığında 5 milyonu aşkın insanın şeker hastalığından muzdarip olduğunu ifade etti. Şeker ve kalp hastalıklarını tetikleyen en önemli unsurun beslenme alışkanlıkları olduğunu vurgulayan Yılmaz, fast-food tarzı beslenme, bol miktarda alınan şekerli gıdalar ve hareketsizlik nedeniyle oluşan kilo artışının söz konusu hastalıklara zemin hazırladığını belirtti. Dünya genelinde yeni tanınan dirençli nişasta ürününün TÜBİTAK MAM Gıda Enstitüsü’nde üretilmesinin son derece önemli bir adım olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Yapılan klinik araştırmalarda gıdalara belirli oranlarda dirençli nişasta ilavesinin karbonhidrat düzeyini % 25, enerji düzeyini ise % 20 oranında azalttığı belirlenmiş ve en önemlisi de glisemik tepki düzeyinde kısaca kan şekerini artırma potansiyelinde % 50 oranında azalma sağlandığı görülmüştür. Dirençli nişastanın eklendiği gıdaların tüketimiyle özellikle insülin direncinin etkileneceği ve buna bağlı olarak, diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltabileceği çeşitli araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur” dedi.
“Dirençli nişasta bağırsak sağlığı açısından da faydalı”
TÜBİTAK MAM Gıda Enstitüsü tarafından geliştirilen ürün, ince bağırsakta sindirilemeyen ancak kalın bağırsakta sindirilebilen nişasta olarak tanımlanıyor ve sağlık üzerine etkileri bakımından diyet liflere benziyor. Kalın bağırsakta diyet liflere göre daha kolay fermente edilebilen dirençli nişastanın, prebiyotik olma potansiyelinin yanında bütirat ve bol miktarda kısa zincirli yağ asitleri üretmesi nedeniyle bağırsak sağlığı, özellikle kolon kanserinin önlenmesi açısından da önemi yüksek. Avrupa Gıda Birliği Kurumu (EFSA), 2011 yılında dirençli nişasta için fonksiyonel sağlık beyanlarını onaylamış ve karbonhidrat yönünden zengin fırıncılık ürünlerinde belli oranlarda kullanımının tokluk kan şekeri ve insülin düzenlenmesine yardımcı olabileceğine ilişkin beyanlar hakkında olumlu görüş bildirmişti.
“Ürünümüzü milli ekonomiye kazandırmak için görüşmelere başladık”
Dünyada modifiye nişasta pazarının 2020 yılına kadar 11.1 milyar $ olması beklendiğini ifade eden Yılmaz, 2015 yılı verilerine göre modifiye nişasta pazarının yaklaşık %25’ini dirençli nişasta ürünlerinin oluşturduğunu belirtti. Yeni çıkacak olan “Türk Gıda Kodeksi Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliği” taslağında dirençli nişasta katkılı ürünler ile ilgili EFSA’da olduğu gibi olumlu adımların atılmasını beklediklerini ve bu ürünün üretimde kullanılması için istekli firmalara lisans verilmesi için görüşmelere başladıklarını söyledi.
Dünya Enerji Konseyi tarafından, enerji alanında karşı karşıya olunan sorunları belirlemek ve bu sorunlara küresel bir bakış açısıyla çözümler geliştirebilmek için düzenlenen Dünya Enerji Kongresi’nin 23’üncüsü İstanbul’da başladı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde düzenlenen ve destekçileri arasında Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Opet ve Tüpraş’ın da bulunduğu kongrede Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Yağız Eyüboğlu “2060 Senaryoları: Büyük Dönüşüm” başlıklı panelde katılımcılara seslendi.
Yağız Eyüboğlu: “Dünya nüfusu 3 milyar artarken, bu sayının en az 2 milyarı enerjiyi yoğun olarak tüketen orta gelir grubundan gelecektir.”
Gelecekte enerji arzı ve kullanımının demografik, ekonomik, jeopolitik, iklim ve teknolojik olmak üzere 5 ana faktör tarafından şekilleneceğini belirten Yağız Eyüboğlu, şöyle devam etti: “Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, bugün 1,3 milyar insanın elektrik ile tanışmadığı, 2,7 milyarının hâlâ odun veya tezek gibi geleneksel biokütle enerjisine bağımlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. 2060 yılında dünya nüfusunun 10 milyarı geçeceği, nüfusun yaklaşık yüzde 70’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor. Dünya nüfusu artarken, bir yandan da gelişmekte olan ülke ekonomilerinin güçlenmesi, yaşam kalitesindeki artışı da beraberinde getiriyor. Eş zamanlı olarak doğal kaynakları tüketme hızımız da artıyor. Bu dönemde dünya nüfusu 3 milyar artarken, bu sayının en az 2 milyarı enerjiyi yoğun olarak tüketen orta gelir grubundan gelecektir.”
Madene Dayalı Elektrik Üretim Yatırımları
Eklenme Tarihi: 22 Haziran 2015 Pazartesi Eklenme Saati: 18:02
Türkiye’de yatırımlarda devlet yardımlarına ilişkin politika oluşturmak, yatırımlarda devlet yardımları mevzuatı çerçevesinde yatırım projelerini değerlendirerek uygun görülenlerin yatırım teşvik tedbirlerinden yararlanmasını sağlamak, teşvik tedbirlerini uygulamak, uygulamayı takip etmek ve uygulama sonuçlarını değerlendirerek yeni politikalar oluşturmak, Ekonomi Bakanlığı’na bağlı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nün görevidir.
Türkiye’de artan yatırımlara paralel olarak çıkartılan mevzuatlardan en önemlisi 2012/3305 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’dır.Bu Karar’ın amacı, kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesine, üretim ve istihdamın artırılmasına, uluslararası rekabet gücünü artıracak ve araştırma- geliştirme içeriği yüksek bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik yatırımların özendirilmesine, uluslararası doğrudan yatırımların artırılmasına, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına, kümelenme ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Bu karar kapsamında yer alan desteklerin uygulanması açısından iller, sosyoekonomik gelişmişlik seviyeleri dikkate alınarak belirtilen altı bölgeye ayrılmıştır. Kararın 17. maddesinde “Öncelikli Yatırım Konuları” düzenlenmiştir. 2013 yılında kararda yapılan değişiklik ile birlikte madene dayalı elektrik üretim yatırımları öncelikli yatırım konularına dahil edilmiştir. Şöyle ki, kararın 17/i maddesi gereğince, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından düzenlenen geçerli bir maden işletme ruhsatı ve izni kapsamında 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 2. maddesinin 4-b grubunda yer alan madenlerin girdi olarak kullanıldığı elektrik üretimi yatırımları öncelikli yatırımlardandır.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun 2. maddesinin 4-b maddesinde sayılan madenler ise turba, linyit, taşkömürü, kömüre bağlı metan gazı, antrasit, asfaltit, bitümlü şist, bitümlü şeyl, kokolit ve sapropel’dir (Petrol Kanunu hükümleri mahfuz kalmak kaydıyla).Sayılan madenlere dayalı olarak elektrik enerjisi yatırımı yapan yatırımcılar, karar kapsamında gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği ve yatırım yeri tashihi teşviklerinde faydalanabilecektir. Eğer yatırım 3’üncü, 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı bölgelerde yapılacak ise, yatırımcıya ayrıca faiz desteği verilecektir. 6’ncı gölgede gerçekleştirilecek olan yatırımlara özel olarak ise gelir vergisi stopajı desteği ve sigorta primi desteği öngörülmüştür.
Ancak, yatırımların destek unsurlarından yararlanabilmesi için asgari sabit yatırım tutarının; 1’inci ve 2’nci bölgelerde birmilyon Türk Lirası, 3’üncü, 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı bölgelerde ise beş yüz bin Türk Lirası olması gerekmektedir. Teşvik belgesi kapsamında yatırım harcaması olarak kabul edilen maddi olmayan duran varlıkların (marka, lisans, know-how vb.) oranı, teşvik belgesinde kayıtlı toplam sabit yatırım tutarının yüzde ellisini aşmamalıdır.
10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu
- Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu 24 – 26 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek Ülkemizin yenilenebilir enerji konularında en köklü ve…
10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu 24 – 26 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek
Ülkemizin yenilenebilir enerji konularında en köklü ve uzun geçmişe sahip sempozyumlarından olan Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu (UTES) bu yıl uluslararası olarak İstanbul Teknik Üniversitesi ve Su Vakfı ortaklığında düzenlenecektir. 1993 yılında başlayan bu sempozyumlar serisi yaklaşık olarak iki yılda bir yapılmaktadır. 10. UTES toplantısına üniversiteler, sanayi ve devlet kurumlarından yoğun katılımın olması beklenmektedir.
Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, sürdürülebilir enerji-çevre ilişkisi, iklim değişikliği-enerji ilişkisi, enerji verimliliği ve tasarrufu, enerji ekonomisi ve yönetimi, global ve yerel enerji politikaları gibi konular üzerine gerçekleşecek sempozyum 24-26 Ekim tarihleri arasında İTÜ, Süleyman Demirel Kültür Merkezinde düzenlenecektir. Sempozyumla ilgili detaylı bilgiye www.utes.itu.edu.tr web adresinden ulaşılabilir.
Senvion 3.4M140 Türbinleriyle Rüzgar Daha Hızlı Esecek
Dünya çapında 6.000 adet rüzgar türbin üretimi ve kurulumu gerçekleştiren Senvion, yüksek verimli yeni kıyı türbini Senvion 3.4M140 modeliyle…
Dünya çapında 6.000 adet rüzgar türbin üretimi ve kurulumu gerçekleştiren Senvion, yüksek verimli yeni kıyı türbini Senvion 3.4M140 modeliyle rüzgar enerjisi pazarına yeni bir soluk getirecek. Bu türbinler 2018’den itibaren 110 ve 130 metre merkez yüksekliklerde kullanılmaya başlanacak.
Dünyanın lider kıyı ve kara rüzgartürbin üreticilerinden Senvion, düşük rüzgar alan yerler için yüksek verimli kıyı rüzgar türbin modeli 3.4M140’ı,Almanya’da düzenlenen HUSUM Wind’detanıttı.Ses-optimizeli bıçak profili ve türbin yükünü azaltan yeni eğim kontrol sistemi bulunan 3.4M140 türbinlerin ilk prototipi 2017 yılındaüretilecek. 2018 yılından itibaren ise 110 ve 130 metre merkez yüksekliklerde kullanılmaya başlanacak. Senvion, 68 metre bıçaklı 3.4M140 model bu türbinlerle ormanlık ve dağlık alanlarda yapılan yatırımlar için yüksek verim vadediyor.
SERVİS ÖMRÜ 25 YILA UZATILDI
Senvion 3.4M140 türbinler, Senvion’un Hannover Messe 2015’te 3.X modelleri için tanıttığı İleri Elektrik Sistemi (İES) ile donatıldı. Asenkron jeneratör ve tam sınıflandırılmış dönüştürücülü vites kutusu temelli konsept stabil şebeke beslemesine izin veren 3.4M140 türbinler, 2017’deki çeşitli pazarların ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olacak.
Senvion’un bir diğer türbin modeli 3.0M122 ile karşılaştırıldığında, 3.4M140 modeli lokasyonuna bağlı olarak %20 daha fazla verim sunuyor. Yük azaltıcı eğim kontrol sistemi, maliyet verimli tasarımsağlıyor. Servis ömrü 25 yıl uzatılan TheSenvion 3.4M140 türbinler, bu sayede enerjinin seviyelendirilmiş maliyetinin azaltılmasına büyük katkı sunacak ve böylece rüzgar enerjisinin rekabet gücünü arttıracak.
EN SESSİZ TÜRBİNLERDEN BİRİ OLACAK
TheSenvion 3.4M140 türbinlere ilişkin açıklamalarda bulunan Senvion CEO’suAndreasNauen, “Rüzgar enerjisi birçok yerde rekabet halindedir. Senviondaha yüksek yerlerde daha kârlı ve uygun maliyetle opere edilebilen daha uzun rotor bıçaklı rüzgar türbinleri sunarak az rüzgar alan kara kısımlarının dahi çekici olabileceğini kanıtlıyor” dedi. Toplu üretilmiş dişli kenar entegre edilmiş optimize bıçak profilinin ayrıca türbinlerin ses gücü seviyesini düşürdüğünü belirtenAndreasNauenşunları aktarıyor: “Rüzgar enerjisi geleceğimizin bir parçasıdır. Dişli kenarlar gibi ileri gelişmeler ileriye atılan büyük adımlardır ve gerekliliklerimize daha büyük türbinleri adapte etmeyi mümkün kılmaktadır. Boyutuna rağmen, Senvion 3.4M140 pazardaki en sessiz türbinlerden biri olacak ve biz bu teknolojiyi optimize etmeye devam edeceğiz.”
Kaynak: Energyworld Dergisi
Rüzgar Toplantısında YEKDEM Ön Plandaydı
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) 4 Mayıs’ta kamu ve yatırımcıları bir araya getiren sektör toplantısı düzenledi. Enerji ve Tabii…
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) 4 Mayıs’ta kamu ve yatırımcıları bir araya getiren sektör toplantısı düzenledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı toplantı salonunda gerçekleşen toplantıda en çok YEKDEM mekanizması konuşuldu.
Toplantının açılış konuşmalarını TÜREB Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cihan Pektaş ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez yaptı.
Konuşmasına TÜREB’i anlatarak başlayan Ataseven, rüzgarda sürdürülebilirliğin korunmasına ve 2020 yılından sonraki sürecin de belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Orman ve Su İşleri Bakanlığının bir genelgesiyle ortaya çıkan sıkıntıların aşılamadığını vurgulayan Ataseven sözlerine şöyle devam etti: “Yüksek harçlar ve ağaçlandırma bedelleri ile acele kamulaştırma kararlarına Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararları sıkıntılar oluşturuyor. Bunun yanında inşaat izin süreçlerinin uzunluğu ve karmaşıklığı ile sürdürülebilir rüzgar sektörü yerine öngörülebilirlik kaygısı sektörün en önemli sorunları arasında yer alıyor.
Ayrıca Yekdem yönetmeliğindeki değişikliklerin 1 mayıs 2016 tarihi itibariyle uygulamaya girmesi yatırımcıların sisteme adapte olabilmesi açısından kısıtlı bir süre içeriyor. Bu hızlı geçiş rüzgar paydaşlarını dengesizliğe düşürebilir.”
“Yekdem Yan Gelip Yatma Yeri Değildir !
Değerlendirme süreçlerinde kurum olarak hızlı davranmaya çalışıyoruz diyen EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“EPDK’nın aldığı kararları mahkemeye veriyorsunuz kazanıyorsunuz. Aslında kazanılan bir şey yok, Türkiye kaybediyor. Senelerdir bunlarla uğraşıyorsunuz. Temel hedef santralin yapımı olmalıdır. Biz özeleştiri yapıyoruz. Biraz da sizler yapın. Yapılamayan ve geciken her yatırım sadece yatırımcının kaybı değil, Türkiye’nin kaybıdır. Her sene neredeyse 300 milyon dolar kaybediyoruz. Yazık değil mi? Projelerin bitirilmesinde ihmalkar davranıyorsunuz. Burada denge sağlamak önemlidir. Hep bana hep bana olmaz. Yekdem diyor ki senin yükümlülüğün var bunu yerine getirirsen fiyat garantisi veriyorum. Yükümlülüklerini yerine getiren yatırımcının desteklenmesini temel alan bir düzenleme oldu. Yekdem yan gelip yatma yeri değildir”
Açılış konuşmalarında yer alan TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cihan Pektaş, Kalkınma sürdürülürken gelecek nesillere daha yaşanabilir çevre bırakmanın göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Türkiye’deki enerji yatırımlarının artık çevreye daha duyarlı şekilde yapıldığını, çevreci STK’ları dinleyerek ilerlemenin doğru olacağını ve konuşulduğunda çözülemeyecek bir problemin olmadığını ifade eden Pektaş, bu aşamada üzerlerine düşen görevler ne ise yerine getirmeye hazır olduklarını söyledi.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliğine Ev Ödevi
Rüzgar enerjisinde her konunun alım garantisine bağlanmaması gerektiğini belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, elektrik fiyatlarına etkisi minimum, arz güvenliğine etkisi maksimum olan bir model üzerinde çalışılması gerektiğine dikkat çekti.
Yekdemle ilgili düzenlemeyi doğru bulduklarını ifade eden Dönmez, yatırımcılara geriye dönük bir uygulamanın olmayacağını, bu kararların sektöre yeni girenleri etkileyebileceğini söyledi.
Sektör sorunlarının doğru tespit edilip çözüm önerilerinin hızlıca ortaya konması için Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliğine ev ödevi veren Dönmez şunları kaydetti : “ Önümüzdeki beş sene içinde rüzgar enerjisini nerede görüyorsunuz? Rüzgar stratejisi ne olmalı? Master planlar, kurulu güç artış tahmini, hangi bölgede ne kadar artış olacak, tüketiciye etkisi ve istihdam çarpanı öngörülerinizi bekliyoruz. 1 ekim 2016’ya kadar bize teslim edin hemen iyileştirme çalışmalarına başlayalım.”
Türkiye’de Neler Oluyor ?
Toplantının interaktif şekilde devam eden ikinci bölümünde en çok tartışılan konu, mevzuat değişikliklerinin geriye doğru işlemesinden kaynaklanacak sıkıntılar oldu. Eğer değişiklikler geriye dönük uygulanırsa yatırımların tehlikeye gireceğini ve sektörün durma noktasına gelebileceğini ifade eden katılımcılar resmi gazetede yayınlanıncaya kadar piyasaların konu ile ilgili tedirginliğinin devam edeceğini söylediler.
Yurtdışındaki kreditörlerin “Türkiyede neler oluyor” diye sorduklarını belirten katılımcılar, Cumhurbaşkanımızın yaptığı bir konuşmada “maç oynanırken kural değiştirilmez.” sözünü hatırlatarak bunun rüzgar sektörü içinde geçerli olmasını beklediklerini ifade ettiler. Yatırıma başlarken lisans alıp başladıklarını ve yekdem mevzuatını dikkate alarak finans başvurularını yaptıklarının altını çizen yatırımcılar, yönetmelikten önce pozisyon almış şirketlerin etkilenmemeleri hususunda daha net ifadeler beklediklerini dile getirdiler.
Yenilenebilir enerjide önemli bir büyüme için elektrik şebekesinin hazırlanması ön koşul
- Dünya Enerji Kongresi İstanbul’da düzenleniyor “Yenilenebilir enerjinin artışını isteyen Türkiye’de şebeke yönetimi çok önemli” EWE Turkey…
- Dünya Enerji Kongresi İstanbul’da düzenleniyor
“Yenilenebilir enerjinin artışını isteyen Türkiye’de şebeke yönetimi çok önemli”
EWE Turkey Holding Genel Müdürü Dr. Quante:
‘‘Yenilenebilir enerjide önemli bir büyüme için elektrik şebekesinin hazırlanması ön koşul’’
9-13 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenlenen 23. Dünya Enerji Kongresi’ne, EWE Turkey Holding Genel Müdürü Dr. Frank Quante de konuşmacı olarak katıldı. Quante, 80’den fazla ülkeden katılımcıları ağırlayan ve 4 gün süren kongrede, EWE’nin enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji hakkındaki deneyimlerini paylaştı.
9-13 Ekim tarihlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde ve Başbakan Binali Yıldırım ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın ev sahipliğinde düzenlenen 23. Dünya Enerji Kongresi’nde enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konuları gündeme geldi. Enerji sektörünün önde gelen temsilcilerinden EWE Turkey Holding Genel Müdürü Dr. Frank Quante kongrenin ilk gününde yenilenebilir enerji konulu bir panele katıldı. Quante, kongrede küresel enerji politikaları ve yenilenebilir enerji hakkında bilgiler paylaştı.
“2015, yenilenebilir enerji yılı oldu”
Dr. Frank Quante, konuşmasında yenilenebilir enerji teknolojilerinin, maliyetlerde yaşanan düşüşlere bağlı olarak, artık daha uygulanabilir hale geldiğini vurguladı. EWE Turkey Holding Genel Müdürü Dr. Frank Quante şöyle konuştu: “Özellikle enerji sektörünün dışında sıkıntılar devam etse de bugüne kadar görülen en büyük küresel kapasite eklemelerinin yaşandığı 2015 yılı, yenilenebilir enerji açısından olağanüstü bir sene oldu. 2015 sonu itibariyle, en az 146 ülke bir enerji verimliliği politikasını yasalaştırdı ve en az 128 ülke bir ya da daha fazla enerji verimliliği hedefi belirledi. 2015 yılı içerisinde küresel fosil yakıt fiyatlarında çarpıcı bir düşüş yaşandı. Aynı senede; enerji depolamasına verilen önemde ciddi bir artış yaşandı ve küresel toplumu bir araya getiren Paris’te imzalanan tarihi iklim sözleşmesi dâhil olmak üzere, yenilenebilir enerji üzerinde etkisi olan çeşitli gelişmelere sahne oldu. Teknolojik ilerlemeler, daha iyi kaynaklarla yeni pazarlara genişleme ve finansman koşullarında yaşanan iyileşmeler 2015’te maliyetleri düşürmeye devam etti. Enerji verimliliği ile yenilenebilir enerji arasındaki sinerjiyi desteklemeyi amaçlayan politikaların tüm dünyada geliştirilmesi ile yenilenebilir enerjideki büyüme artarak devam edecektir.” dedi.
Enerji verimliliğinde dijital dönüşüm
EWE, Almanya’da 1,3 milyon müşterisine elektrik sağlamakta ve 2.900 rüzgar tribünü ile elektrik şebekesini beslemektedir. Kuzeybatı Almanya’da EWE’nin hizmet bölgesinde enerjinin ortalama %75’i başlıca rüzgâr enerjisi olmak üzere yenilenebilir kaynaklardan üretilmektedir. EWE’nin liderliğini yaptığı Enera Projesi’nin amacı, dijital enerji dönüşümü için yeni teknolojilerin kullanımını kanıtlamak, BT ve iletişim araçlarının kullanılması suretiyle enerji şebekesinin, pazarların ve verilerin entegrasyonunu optimize etmektir. Ayrıca, Enera Projesi ile EWE’nin ve Almanya’nın yeni teknolojilerinin, yeni pazar mekanizmalarının, daha tutarlı ve şeffaf bir enerji bilgi sistemini bünyesinde barındıran akıllı bir şebekeye geçişinin hızlandırılması amaçlanmaktadır. Bu inovasyonlar, kısmen küçük çaplı, yerel yenilenebilir enerji kaynaklarının daha geniş kapsamlı bir şebekeyle entegrasyonunu artıracaktır.
Dr. Frank Quante konuşmasına, iletim kapasitesi ne olursa olsun, enerjinin mümkün olan en verimli şekilde kullanılması gerektiği sözleriyle devam etti. Dr. Frank Quante, “200 milyon Euro’luk AR-GE projesi, farklı sektörlerden 70 şirket tarafından oluşturulan bir konsorsiyum tarafından yönetiliyor. Bu da yenilenebilir enerjinin şebekedeki payının artmasının getirdiği karmaşıklığı gösteriyor. EWE olarak yenilenebilir enerjinin artışının yerel ve bölgesel optimizasyonlar gerektirdiğini tecrübe ettik. Klasik fosil kaynak bazlı enerji üretiminde şebeke merkezden ve yukarıdan aşağıya doğru yönetilirken, yenilenebilir enerji yerel olarak ve aşağıdan yukarıya yönetiliyor. Yenilenebilir enerjinin artışını isteyen Türkiye’de şebeke yönetiminin çok önemli bir husus olduğunu düşünüyorum. EWE Turkey Holding olarak doğal gaz dağıtım, enerji ticareti ve satışı, enerji hizmetleri ve telekomünikasyon alanlarında yatırımlarımız var ve bu konulardaki bilgi ve deneyimlerimizi de Türkiye’ye getirmekten mutluluk duyarız.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.